Bahçeli: Hiçbir Sinsi Hesabınız Gözümüzden Kaçmadı
Haber Detayı
18 Ekim 2022 - Salı 19:31 Bu haber 2648 kez okundu
 
Bahçeli: Hiçbir Sinsi Hesabınız Gözümüzden Kaçmadı
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, koyunun çıkardığı toz kurdun gözünden kaçmadığı gibi Milliyetçi Ülkücü Hareket'in de hiçbir sinsi hesabı gözünden kaçırmadığını söyledi.
MHP Haberi
Bahçeli: Hiçbir Sinsi Hesabınız Gözümüzden Kaçmadı

CHP'den sonra İyi Parti'nin de ABD'ye heyet göndermesi, Dezenformasyon yasası, bir asır önceki mandacı zihniyetin benzerlerinin günümüzdeki faaliyetleri ve izlediği siyasetle gıda krizini çözen mazlumlara umut olan Türkiye'nin dünyada öne çıkması konularında değerlendirmelerde bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, koyunun çıkardığı toz kurdun gözünden kaçmadığı gibi Milliyetçi Ülkücü Hareket'in de hiçbir sinsi hesabı gözünden kaçırmadığını belirterek, dimdik ayakta olan MHP'nin Türkiye'yi sahipsiz Türk milletini yarınsız ve çaresiz bırakmayacağını söyledi.

 

MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANLARI HAİNE, İŞBİRLİKÇİYE VE SATILMIŞLARA BALYOZ GİBİ İNMEYE GELMİŞTİ

 

Türkiye Cumhuriyeti nice kahramanlıklar, nice fedakarlıklar, nice bedeller sonucunda tarihteki yerini almış bir millet ve medeniyet eseridir. Milli Mücadele’ye husumetiyle bilinen Refik Halid Karay, 2 Şubat 1920 tarihli Alemdar Gazetesi’nde şöyle yazmıştı: “Millet anamız yine varlığını gösterdi, ortaya bir milli yavru attı: Milli Misak. Aman Allah'ım, telaffuzu en güç, en çirkin, en gayr-i milli bir kelime…Manakyan kumpanyasında bir aktör vardı, Hacı Misak. Bu terkip bana onu hatırlatıyor.” Yine aynı şahıs, sözünü ettiğim gazetede düşmana bile taş çıkartan şu sözleri kaleme almıştı: “Merhaba Sivas kuzuları, Ankara keçileri! Kurban bayramı mı yaklaştı? Ecelinize ayağınızla mı geldiniz?” Milli Mücadele kahramanları ecellerine gelmemişler, haine, işbirlikçiye, işgalci güçlere, müstevli alçaklara ecel olmaya, satılmış kafalara balyoz gibi inmeye gelmişlerdi.

 

MANDA VE HİMAYECİLERİN DAVRANIŞI BUGÜNKÜ GÜNDEN FARKLI DEĞİLDİ

 

İçimizden ve dışımızdan kuşatılmıştık, tıpkı bugünkü gibi. Manda ve himaye özlemi çekenler vardı, tıpkı bugünkü gibi. Düşmana ganimet olanların sesi çok çıkıyordu, tıpkı bugünkü gibi. Fakat kurucu kahramanlar, tıpkı bugün bizim gibi; “ölümden öte yol gitmez, mezardan öte sal gitmez, ya istiklal ya ölüm”, diyerek yedi düvele meydan okumuşlar, rest çekmişlerdi. İpini sürüyerek ortalıkta boy gösterenlerin Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini ve sonraki yıllarını özümsemesi akla da, bilime de, tarihe de, vicdana da terstir. Nal ile çivi arasına sıkışmış siyasetleriyle Türkiye’mizin önünü perdelemeye azmetmiş olanlar Atatürk’ü bilemezler, kurtuluş yıllarını bilemezler, şehidimizin şühedamızın mirasını asla tanımazlar, asla da taşıyamazlar. Ödünç kediyle fare tutma çabası içinde olan sefalet yuvalarının içine düştükleri ibretlik haller, taktıkları kalın maskeler, girdikleri sahte kılıklar onları saklamaya yetmeyecektir.

 

BİZ ZİLLET DEYİNCE RAHATSIZ OLUYORLAR. PEKİ, SİZE NE DİYELİM?

 

Türkiye’yi yabancı ülkelerde şikayet etmek, jurnalcilik yapmak, yabancıların karşısında el pençe divan durmak şerefli bir tavır değildir. Newyork’un en işlek caddesine çıkmak, ergenler gibi video çekmek, bu suretle Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı’na kara çalmaya teşebbüs etmek adamlık değildir, siyaset değildir, mertlik hiç değildir. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dersini tarihten değil Türkiye düşmanlarından aldığını açık seçik gözler önüne sermiştir. Demiş ki: “Hedefimiz 100 yıllık Cumhuriyeti 2023’te demokrasiyle taçlandırmaktır.” Sayın Kılıçdaroğlu bu taç olmasaydı ne ABD’ye gidebilirdin, ne de gittiğin zaman Türkiye’yi kötü gösterebilirdin, dua et ki yerleşmiş ve güçlenmiş bir demokrasimiz vardır ve ortadadır. Tek kelimeyle diyorum ki, yazıklar olsun. Biz zillet deyince rahatsız oluyorlar, ya ne diyelim peki? Bu Kılıçdaroğlu’nu ve ittifakını hayırla nasıl yad edelim?

 

ZİLLETİN PAYDAŞLARININ NERESİNDE DOĞRUNUN İZİ VARDIR?

 

Büyük halk ozanımız Yunus ne diyordu: Cümleler doğrudur sen doğru isen, Doğruluk bulunmaz sen eğri isen. CHP Genel Başkanı’nın neresi doğrudur? Zillet ittifakı paydaşlarının neresinde doğrunun izi vardır? Ne doğramışlarsa aşlarına, o geliyor kaşıklarına. Olan budur. Elden vefa, zehirden şifa, zilletten de sefa umacak kadar şuur dağılmasının pençesine düşmüşler. Türk ordusu Sakarya’nın doğusuna taktik çekiliş halindeyken, dönemin Birleşik Krallık Başbakanı aynen demişti ki: “Türkler Mekke’ye doğru kaçıyor.” Kılıçdaroğlu’nun mantığı ve aklının dibi işte budur. İlham kaynağı yerli değildir, milli değildir, bizden değildir, biz değildir, milletimizin şanına ve şerefine kesinlikle uygun değildir. 

 

TÜRKİYE'DE BULAMADIĞINI ABD'DE ARAYANLARIN DURUMU

 

Kılıçdaroğlu’nun ABD’de ne yaptığı, kimin dümen suyuna girdiği, kimlerle temas kurduğu, kimlerin eline ve avucuna baktığı az çok bellidir. Özellikle kendisine eşlik eden gazetecileri de atlatarak 8 saat süreyle ortadan kaybolması ziyadesiyle kuşkuludur. Kılıçdaroğlu’na soruyorum, o gizemli 8 saat içinde neredeydin? Kimlerle fiskos yaptın, kimlerle geniş bir planın parçası olmayı içine sindirebildin? Kılıçdaroğlu bu 8 saatin esrarını milletimize açıklamak zorundadır. FETÖ’cülerle görüşüp görüşmediğini, Pensilvanya’da mola verip vermediğini açıklığa kavuşturmak mecburiyetindedir. Türkiye’de bulamadığını ABD’de aramak müflis bir siyasetçinin son çırpınışıdır. Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti, dahası başörtüsü istismarından hemen sonra uçağa atlayıp Türkiye’den ayrılışı birbiriyle bağlantılı sancılı gelişmelerdir.

 

CHP'DEN SONRA İP'İN DE ABD'NİN YOLUNU TUTMASI

 

Şimdi de teşekkül etmiş bir İP heyeti, Türk festivali bahanesiyle ABD’ye gidecekmiş. Kılıçdaroğlu’nun gölgeli ziyaretinin hemen akabinde ABD biletini alan İP’in de yolu yol değildir, siyasi zihniyeti milli ve ahlaki esaslara muvafık değildir. Okyanus ötesinde rol dağılımı ve işbölümü yapılmıştır. Zillet ittifakının paydaşları sırasıyla ABD’yi tavaf etmeye başlamıştır. Sipariş gündeme göre, listelenmiş talimatlar uyarınca, FETÖ’nün çekim alanında, emperyalizmin gözetiminde siyaset yapmanın onurlu ve haysiyetli hiçbir yanından bahsedilemeyecektir. Zillet ittifakı, cumhurbaşkanı adayının kim olacağı sorusunun cevabını yanlış yerde aramaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını seçecek, belirleyecek ve yetkilendirecek güç ne AB’dir, ne ABD’dir, sadece ve sadece büyük Türk milletidir.

 

YİTİRDİKLERİ İRADEYİ EMPERYALİZMİN KANLI SAHNESİNDE BULMA ÇABASI

 

CHP yitirdiği iradesini emperyalizmin kanlı sahnesinde bulmanın çabasındadır. Bu yüzden CHP yönetimi, kuruluş yıllarına sırt dönmüştür. CHP yönetimi, virajı alamamış ve arabayı devirmiştir. Merhum Prof.Dr.İdris Küçükömer diyordu ki: “CHP aslında, Batılılaşma adı altında düzenin yabancılaşmasını temsil etmiştir.” Tam da buna uygun olarak Kılıçdaroğlu’nun batı uygarlığında yer alma arzusu yabancılaşmadır, yozlaşmadır, süslü yıkımın millete artan dozajlarla kabul ettirilme amacıdır. Bugünkü CHP yönetiminin Türkiye’nin karşısında hizalandığı inkar edilemez boyuttadır. Kılıçdaroğlu’nun değil Cumhurbaşkanı adayı olması, CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturması bile zuldür, CHP’ye oy veren kardeşlerimize hakarettir, hürmetsizliktir, dahası zulümdür. Nasıl ki, koyunun çıkardığı toz kurdun gözünden kaçmazsa, bizim de hiçbir sinsi hesap gözümüzden kaçmamış, kaçmayacaktır. Emel sahipleri akıllarını başlarına almalıdır. Türkiye sahipsiz ve ümitsiz değildir. Türk milleti yarınsız ve çaresiz değildir. Devlet yetim, millet öksüz değildir. MHP dimdik ayaktadır. Cumhur İttifakı ezberleri bozandır, ezilenleri kucaklayandır, esareti milletimize reva görenlerin de hakkından cesaretle gelen ve gelecek olan iradedir.

 

GIDA YARDIMINA İHTİYAÇ DUYAN ÜLKE SAYISI 45'E ULAŞTI

 

Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın yaptığı araştırmaya göre gıda yardımına ihtiyaç duyan ülke sayısı 45’e yükselmiştir. Dünya genelinde 828 milyon insan açlıkla karşı karşıyadır. Bu iç karartan manzaranın arkasında KOVİD-19 salgınıyla beraber Rusya ile Ukrayna arasındaki silahlı ve kanlı kriz bulunmaktadır. Daha güvenli, daha huzurlu, daha adil bir dünyaya ulaşmak için açlıkla, yoksullukla, gelir ve servet dağılımındaki adaletsizliklerle küresel çapta mücadele etmek insani ve vicdani bir görevdir. Afrika’da yatağa aç giren çocuklar, denizlerde şişme botların batmasıyla balıklara yem olan mazlum yavrular, etnik ve mezhep çatışmalarıyla hayatları zindana dönen biçareler insanım diyen herkesin ve hepimizin yüreğini sızlatmalıdır. Küresel adalet ve merhametin kurumsallaşması, bu vesileyle empati duygusunun işlevsel olmasıyla vicdan seferberliğinin coğrafyaları kuşatması bir insan, bir medeniyet hakkıdır. Türkiye dünya üzerinde bu hakkı en fazla gözeten, bu hakka en çok riayet edip saygı gösteren ülke mevkiine tırmanmıştır. 

 

BEŞERİYET BARIŞA VE HUZURA SUSAMIŞTIR

 

Beşeriyet barışa ve huzura susamıştır. Beşeriyet hakkaniyetli paylaşıma hasret kalmıştır. Eğer yeni bir dünyanın kapıları aralanacaksa, değişim dinamiklerinden farklı bir hayat iklimi doğacaksa bu yeni hal kesinlikle insan merkezli, adalet ve barış odaklı tecelli etmelidir. Bir damla petrolü, bir metreküp gazı insan kanından, insan hayatından, insan onurundan daha değerli addeden bir sefil anlayış derhal terk edilmelidir. Kan kokusu almış bir köpekbalığından daha tehlikelisi petrol kokusu almış acımasız ve zalim güçler değil midir? Böylesi bir dünya nizamının, böylesi bir gezegen vasatının kalbi selim olması, insana ve insan haysiyetine hürmet etmesi akıl karı mıdır?

 

TÜRKİYE İCRA ETTİĞİ SİYASETİYLE UMUT OLARAK SİVRİLMİYE BAŞLADI

 

Türkiye insan ve insanlık onurunu esas alarak ikmal ve icra ettiği siyasetiyle umut adası gibi belirlemeye ve berrak bir şekilde sivrilmeye başlamıştır. Tahıl Koridoru Anlaşması’nın son üç aylık mazisine baktığımızda Ukrayna limanlarından kalkan 345 gemi toplam 7 milyon 700 bin ton tahılı ihtiyaç sahibi ülkelere taşımıştır. Türkiye bu süreçte asla unutulmayacak bir insanlık vazifesini deruhte etmiş, açlık çeken milyonların çığlığını hem duymuş hem de duyurmuştur. Rusya Federasyonu Başkanı Putin’in açıklamaları, Sayın Cumhurbaşkanımızın aktif ve çok kulvarlı girişimleri Türkiye’nin bir gaz deposu olmasını gündeme getirmiştir. Geçen hafta da vurguladığım gibi, kuzey hatlarının güvensiz olması sebebiyle TürkAkım enerji güvenliğinin vazgeçilmez bir öğesi haline gelmiştir.

 

TÜRKİYE KARARLI VE KUŞATICI BİR BARIŞIN TARAFIDIR

 

Bu aşamada Kılıçdaroğlu’nun “Ukrayna’dan yana olalım” sözü bütünüyle kof bir söz, gerçeklere aykırı bir görüş, siyaset ve diplomasi cehaletidir. Türkiye taraftır, ama kalıcı, kararlı ve kuşatıcı bir barışın tarafıdır. Avrupa ülkelerinin ısınıp aydınlanması yakın bir gelecekte Türkiye’nin takdir, temin ve kararıyla mümkün olabilecektir. Bu enerji jeopolitiğinde stratejik bir güç noktasına hızla tırmandığımızın apaçık resmidir. Bu arada Avrupa Birliği Komisyonu’nun 12 Ekim 2022 tarihinde yayımladığı 2022 yılı Türkiye Raporu baştan ayağa sübjektif, yanlı ve tarafgir bir siyasetin mecmuu olarak hafızalarımıza kaydedilmiştir. Terörle mücadelemize yönelik haksız ve hayasız ithamları reddediyoruz. Siyasal sistemimize, siyasetçi ve yöneticilerimize asılsız iddiaları reddediyoruz. Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs’ta Rum ve Yunan tezlerini sahiplenen marazi bakış açısını reddediyoruz. Kıbrıs Türklerinin yok sayılmasını reddediyoruz. Rusya-Ukrayna savaşı kapsamında, AB’nin uyguladığı yaptırımlara Türkiye’nin katılmamasını eleştiren ucuz yaklaşımı reddediyoruz.

 

KIŞI GEÇİRİRİZ GEÇİRMESİNE AMA YEDİĞİMİZ AYAZI DA AKLIMIZDAN ÇIKARMAYIZ

 

AB’nin barışın değil savaşın yanında konuşlanmasını da bütünüyle reddediyor, 2022 Türkiye Raporu’nu gıyaben yırtıp atıyor, muhataplarının başına da külah olarak geçiriyoruz. Ülkemiz iyi niyetle, yapıcı, olumlu ve pozitif bir siyaset marifetince, dostane ve iyimser bir diyalog ekseninde duruş ve tutum gösterirken, AB’nin bunu görmezden gelmesi, her fırsatta Türkiye’yi kötü gösterme densizliği ayıptır, yanlıştır, günahtır, ikiyüzlülüğün ta kendisidir. Biz eğri ağaca yayım demeyiz, her gördüğümüze de dayım demeyiz. Su uyur, düşman uyumaz, ama biz de hiç unutmayız. Kışı geçiririz geçirmesine, ama yediğimiz ayazı da aklımızdan çıkarmayız. AB’nin siyaseti kriz siyasetidir. AB’nin siyaseti kutuplaşma siyasetidir. Demedi demesinler, nefretle gelmesinler, bizim böyle bir siyasete karnımız tok, misilleme siyasetimiz de pek çoktur.

 

CUMHUR İTTİFAKI'NIN TEKLİFİNİN TBMM'DE KABULÜ

 

27. Dönem TBMM’nin bu son yasama yılında geçen yıllarda olduğu gibi, milletimizin her derdiyle dertlenip çözüm yolları açacağız, haklı talepleri karşılayacağız, sorunlara neşter vuracağız. Yaparsa Cumhur İttifakı yapar, gerisi boş boş bakar. Bildiğiniz gibi sosyal medya tehlikeli bir mecradır. Bu mecrada her türlü haşarat da meydanı boş bulduğundan at oynatmaktadır. Gelişmiş ülkelerde benzerlerine şahit olunduğu üzere, sosyal medyanın hukuki ve ahlaki sınırlara getirilmesi, yalan ve iftira mahiyetli haberlerin önüne geçilmesi iç barış ve huzur ortamı için büyük bir zaruretti. Geçen hafta “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” Ak Parti ve MHP’nin mücadele ve müdahalesiyle kabul edilerek yasalaşmıştır. Bu itibarla hepinize teşekkür ediyorum. Allah’a şükür, mühim ve acil bir ihtiyaç milli irade vasıtasıyla karşılanmıştır.

 

DEZENFORMASYON YASASINI ENGELLEMEYE ÇALIŞAN MUHALEFETİN DURUMU

 

Zillet ittifakı 29. maddeyi terörize ederek olmadık yollara müracaat edip mezkur kanunun görüşmelerini sabote etmeye kalkışmıştır. Peki ne diyor 29. madde? 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa 217. maddesinden sonra gelmek üzere “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” üst başlıklı şu ifadeler eklenmiştir: “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Fail suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi halinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.” Zillet ittifakının, çıkarcı yandaşların, buçuk aydınların, kiralık kalemlerin saldırdığı, sulandırdığı ve feryat ettiği meşhur madde budur. Halk arasında endişe, korku ve panik yaratanlara cezai sorumluluk yüklemenin neresi hatalıdır? Ülkemizin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayanlara yasal tedbir alınmasının neresi zulümdür?

 

TBMM'DE ÇEKİÇLİ EYLEMCİLERE VE KALEŞNİKOFLU TERÖRİSTLERE SESSİZ KALMAYIZ

 

CHP’li bir milletvekili, eline çekici alıp Genel Kurul kürsüsünde telefon kıracak kadar alçalabilmiştir. Sen o çekici telefona değil, kafana vurursan belki ayılabilir, kendine gelebilirsin. Bu çekiç Genel Kurul’a nasıl getirilmiş, kürsüye nasıl çıkarılmıştır? Çekiç de aynen bir silah gibi suç unsuru değil midir? Bu haliyle çekicin mesela kalaşnikoftan ne farkı vardır? Biz Genel Kurul salonunda ne çekiçli eylemcilere ne de kalaşnikoflu teröristlere bilinsin ki, tahammül edemeyiz, sessiz kalamayız, seyirci olamayız.

 

YALAN HABERİN YAYILMASI ENGELLENİNCE RAHATSIZ OLDULAR

 

Dediler ki: Yasayla birlikte korku ve baskı iklimi artacakmış. Seçim öncesinde halkın haber alma kaynakları boğulacakmış. Muhalefetin sesi kısılmak istenmiş. Ucube bir başyapıtmış. Hak ve hürriyete pranga vurulacakmış. Sansür yasasıymış, istibdada çanak tutulmuş, tarih bunu yazmış. Bu iddiaların tamamı palavradır, tamamı aldatmadır, söylenenlerin hepsi yalancıların sızlanmasıdır, sosyal medyadan milletimizi manipüle etmeye çalışanların kurnaz ve kurmaca şikayetidir. Nasıl olsa yalan haber yayamayacaklar, dertleri bundandır. Nasıl olsa sahte hesapların arkasına saklanıp itibar cellatlığı yapamayacaklar, açmazları, sıkıntıları ve bunalımları bu nedenledir. Zillet ittifakının haberi olsun, ne yapsalar boşuna, köprü suyun öte yakasında kaldı. Yalan habere bel bağlamayanlar bu yasadan rahatsız olmaz.

 

DEZENFORMASYON YASASI HIYANETİN, BOZGUNCULUĞUN VE REZALETİN AYAĞINA KİLİT VURDU

 

İftiraya prim vermeyenler, kamu düzenini bozmayı aklından geçirmeyenler, ülkemizin iç ve dış güvenliğini zedelemek için pusuya yatmayanlar bu yasadan asla memnuniyetsizlik duymaz. Geçiniz bunları, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, insan onuruyla insan haysiyetini savunan hiç kimse bu yasaya dudak bükmez, bükemez, bükmemiştir. Dezenformasyon yasası hıyanetin, bozgunculuğun ve rezaletin sosyal medya ayağına kilit vurmuştur. Çokta güzel olmuş, maşeri vicdan oh be demiştir. İşte kuyu, işte suyu, işte milletimizin huzuru, kast etmeye çalışanlar olursa bedelini sonuna kadar ödemeye hazır olmalıdırlar. Bu duygu ve düşüncelerle siz değerli milletvekili arkadaşlarımı muhabbetle selamlıyor, Genel Kurul çalışmalarınızda üstün başarılar diliyorum. Sağ olun, var olun, Yüce Allah’a emanet olun.

 

Resim

 

 

 

 

 

Kaynak: Editör:
Etiketler: MHP Genel Başkanı, Devlet Bahçeli, koyunun, çıkardığı toz, kurdun gözünden, kaçmaz, Milliyetçi Ülkücü Hareket, hiçbir sinsi hesap, gözümüzden kaçmaz, MHP
Yorumlar
Haber Yazılımı