MHP Lideri Bahçeli'den Ekonomi ve Demokrasi Dersi
Haber Detayı
18 Mart 2021 - Perşembe 21:38 Bu haber 3610 kez okundu
 
MHP Lideri Bahçeli'den Ekonomi ve Demokrasi Dersi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, demokrasi, ekonomi, terörle mücadele, İnsanlığın huzuru ve Türkiye'nin jeopolitik stratejisi konularında önemli açıklamalarda bulundu.
MHP Haberi
MHP Lideri Bahçeli'den Ekonomi ve Demokrasi Dersi

MHP 13. Olağan Büyük Kurultayı'nda, demokrasi, ekonomi, terörle mücadele, İnsanlığın huzuru ve Türkiye'nin jeopolitik stratejisi konularında önemli açıklamalarda bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ekonomik ve siyasi tehditlere boyun eğilmeyeceğini belirterek, Türkiye'nin bölgesinde güçlenerek sorunlarını çözeceği günlerin yakın olduğunu söyledi.

 

TÜRKİYE'DE AÇ VE AÇIKTA HİÇBİR KARDEŞİMİZİN YAŞAMASINI İSTEMİYORUZ

 

Türkiye’de aç ve açıkta hiçbir kardeşimizin yaşamasını istemiyoruz. Adaletli bir gelir dağılımı olsun diyoruz. Sosyal yardımların daha da güçlendirilmesinden yanayız. Çok yiyenle hiç yemeyen, çok kazananla ancak karnını doyuran arasındaki çelişkinin para ve maliye politikalarıyla düzeleceğine, mali disiplin ve tasarruf tedbirleri sayesinde savurganlığın büyük çapta engelleneceğine inanıyoruz. İşsizlikle mücadelede, faizlerin aşağıya çekilmesinde hükümetin kararlılığını görmekten bahtiyarız. Fiyat istikrarının sağlanarak enflasyonda kalıcı düşüşleri yakalayacağımız günler uzakta değildir.

 

GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA SİYASİ GÜÇ EKONOMİK ÜSTÜNLÜKLE SAĞLANMAKTADIR

 

Günümüz dünyasında siyasi güç silahın yanı sıra, hatta toptan tüfekten daha çok, ekonomik üstünlük ve ticari enerjiyle sağlanmaktadır. Modern dünyanın işleyişi bu yöndedir. Kurtuluş Savaşı’nı kağnıyla kazanan, ama 11 yıl sonra uçak üretmeyi başaran bir milletiz. İnsanımızın ihtiyaç ve isteklerini; yerli, milli ve üreten bir ekonomik sistemle karşılamak zorundayız. Askeri, diplomatik ve siyasi muvaffakiyetlerimizi ekonomik gelişmelerle taçlandırmak hem istiklalimizi, hem de istikbalimizi güvenceye kavuşturacaktır. 2020 yılında küresel ekonomi yüzde 3,5 oranında küçülmüştür. Küresel ticaretteki daralma yüzde 10 düzeyinde, uluslararası yatırımlardaki düşüş yüzde 42 seviyesindedir. Tarihin en büyük küresel borç miktarı KOVİD-19 salgını döneminde gerçekleşmiş ve 280 trilyon doları geçmiştir.

 

GELECEK GÜZEL GÜNLER İÇİN BİRAZ DAHA SABIRLI OLMALIYIZ

 

Bazı ekonomistler 1929’dan daha şiddetli ve büyük bir kayıpla karşı karşıya olduğumuzu iddia etmektedir. Ancak Türkiye ekonomisi 2020 yılında yüzde 1,8 oranında büyüme kaydetmiştir. Ne mutlu bizlere ki, G-20 ülkeleri arasında ekonomisi büyüyen iki ülkeden birisi Türkiye olmuştur. Ekonomide yaşanan canlanma ve toparlanma vatandaşlarımızın kesesine, devletimizin kasasına mutlaka yansıyacaktır. Gelecek güzel günler için biraz daha sabırlı olmalıyız. Türkiye istikbalin dirliği amacıyla muazzam bir kalkınma ve demokrasi mucizesini başarmaya şüphesiz muktedirdir. 

 

TÜRKİYE'Yİ TOTALİTER GÖSTERMEYE ÇALIŞANLARIN ÜÇ BOYUTLU HEDEFİ VAR

 

Ülkemizi dünya genelinde demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü konularında kusurlu göstermeye çalışan mihraklar, FETÖ’cülerin, Türk ve İslam düşmanlarının teşvik ve tahrikiyle mesafe alanlardır. Diyorlar ki, Türkiye’de totaliter eğilimler güçleniyormuş. Diyorlar ki, demokrasi zayıflamış, düşünce ve ifade hürriyeti kalmamış. İsveç merkezli bir enstitünün ‘2021 Demokrasi Raporu’na göre, ülkemiz Polonya ve Macaristan’dan sonra en fazla otoriterleşen ülke olmuş. Bu çürük çarık iddiaların üç boyutlu hedefi vardır. Birinci boyutunda, ülkemize gelen yabancı yatırımları caydırmaktır. İkinci boyutunda, uluslararası camiada saygınlığımızı lekelemektir. Üçüncü boyutunda ise milli çıkarlarımızdan ve egemenlik haklarımızdan taviz beklentisidir.

 

TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ OLMASAYDI GECE GÜNDÜZ DEVLETE NASIL SÖVECEKLERDİ?

 

FETÖ’cü hainler Yunanistan’ı, hatta diğer AB ülkeleriyle ABD’yi sığınma limanına çevirmişken hiç kimsenin sesi çıkmıyor. Gara’da vatan evlatlarının ensesine kurşun sıkılırken, mazlumlar inim inim inlerken hiç kimseden insani ve vicdani bir eleştiri gelmiyor. Terörist başı Gülen’in Pensilvanya’da mukim olması hiçbir uluslararası hukuk ve insan hakları savunucusunu rahatsız etmiyor. Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye’nin Suriye’de işgalci olduğunu iddia etmesi de bir diğer ahlaksız isnat, bir başka ucube ithamdır. Bir an düşünelim, Türkiye’de demokrasi olmasaydı, özgürlükler askıya alınsaydı, gece gündüz Cumhurbaşkanı’na hakaret edenler, devlete sövenler, millete karşı gelenler, işbirlikçiler, PKK’nın siyaset uzantıları Meclis’te, belediyede, iş aleminde, medyada, üniversitelerde, dahası sokaklarda nasıl gezecekler, nasıl tehditler savuracaklardı?

 

TARİHİN HİÇBİR DÖNEMİNDE TÜRK MİLLETİNİN SİNESİNDEN DİKTATÖR ÇIKMADI

 

Ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin teminat altına alındığı ve hukukun üstünlüğüne dayanan demokratik bir düzenin varlığı tüm kazanımlarıyla ortadadır. Türkiye’de demokrasi yok diyenler, gelsinler bunu külahıma anlatsınlar. Tarihimizin hiçbir döneminde bu milletin sinesinden diktatör çıkmadı, tiran çıkmadı, yönetim hayatımızda ise despotizmin en ufak emaresine tesadüf edilmedi. Demokrasi ahkamı kesenler, terörizme özgürlük arayanlardır. İnsan hakları konusunda bilirkişi rolüne soyunanlar, konu Türk oldu mu, konu Müslüman oldu mu, insanlık onurunu hiçe sayan vicdansızlardır.

 

TÜRKİYE ASLI ASTARI OLMAYAN İDDİALARI KAYNAĞINDA YOK ETMELİDİR

 

Türkiye ekonomisini bir yanda reformlarla güçlendirirken, diğer yanda aslı astarı olmayan iddiaları kaynağında yok etmek gayesiyle; hukuk, demokrasi, özgürlükler ve insan hakları kapsamında yüksek standartlara ulaşmak mecburiyetindeyiz. Bugünkü dünyada ekonomi, dönen çarklarla, işleyen tezgahlarla, yenilikçi adımlarla, teknolojik sıçramalarla, çalışan fabrikalarla, üretim faktörlerinin bir araya gelmesiyle sınırlı bir alan olmaktan çıkmıştır. Ekonomi sadece ekonomi değildir. Demokrasidir, adalettir, ahlaktır, güvendir, güvenliktir, eşitliktir, hakkaniyettir, paylaşımdır, özgürlük değerleriyle bütünleşmiştir.

 

EKONOMİK TEHDİTLERE ASLA MAHKUM OLAMAYIZ

 

Dünyanın herhangi bir yerinde para, finans ve kur operasyonlarıyla Erzurum’lu Hasan kardeşimizin, Ağrı’lı Mehmet kardeşimizin, Balıkesir’li Ayşe kardeşimizin refahından çalanlara, helal lokmasını gasp edenlere karşı ya bir yol bulmalıyız, ya da kendi yolumuzu kendimiz açmalıyız. “Ekonominizi mahvederim” diyen meczupların, Twitter mesajlarıyla para simsarlarını ve küresel tefecileri üzerimize kışkırtıp döviz kurunu yükseltmelerine müstahak değiliz. Buna asla mahkum olamayız. MHP serbest piyasa mantığını kabullenmektedir. Ancak milli, manevi ve ahlaki değerlerimizle pekişmiş, geleneksel davranış kalıplarımızla perçinlenmiş, rasyonel olduğu kadar irrasyonel eğilimleri de gözetmiş bir ekonomik sistem üzerinde mutlaka çalışmak zorundayız.

 

BÖLÜŞÜRSEK TOK OLURUZ, BÖLÜNÜRSEK YOK OLURUZ

 

Bize göre, sürdürülebilir ekonomik büyüme ile sosyal gelişmenin toplamı milli bütünleşmenin temelidir. Orta sınıfı güçlendirecek, milli burjuvaziyi teşvik edecek bir ekonomik sistem hayal değildir. 1910’lu yıllarda buna heves edildi, ama teşebbüsler yarım kaldı. Birinci İzmir İktisat Kongresi’yle saygın adımlar atıldı, maalesef etki alanı istenilen sınırlara ulaşamadı. Üçüncü stratejik hedefimiz, çalışan, üreten, ruh kökümüzden beslenen, manevi ve moral değerlerimizle eklemlenen yeni, yerli ve milli bir ekonomik sistemin ihyası ve inşasıdır. Bu terazi bu sıkleti çekmeyecek, böyle gelse de böyle gitmeyecektir. Unutmayalım ki, bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz. Başkalarının koyduğu kurallara uyarak ancak karın doyururuz.

 

SOĞUK SAVAŞ YILLARINI MUMLA ARATAN CEPHELEŞME İKLİMİ

 

İnsanlık büyük bir salgınla mücadele etmesine rağmen, dayanışmaya ve yardımlaşmaya her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyarken, belki de Soğuk Savaş yıllarını bile mumla aratacak bir cepheleşme iklimi dünya genelinde vasat bulmuştur. Ne yazık ki, beşeriyet karanlık bir tünele girmiştir. Kavramlar aşınırken, değerler erozyonu yaşanmaktadır. Küreselleşme ideolojisi, ulus-devletlerin bütün savunma hatlarını yararak “Alt kimlikleri” coşturmuş, bireyler üzerinden tanımlanan bir demokrasi çerçevesi oluşturmayı hedeflemiştir. Bunun sonucunda huzursuz kitleler, istikrarsız yönetimler, iradesiz coğrafyalar, sıcak çatışmalar, etnik ve mezhebi bloklaşmalar yerküreyi kasıp kavurmuştur.

 

İNSANLIĞIN HUZURU PROJESİ KİTABIMIZI HAZIRLADIK

 

Merhum Hocamız Prof.Dr.Erol Güngör, milletlere kendi başlarına ayakta durabilecek gücü vermek için gerekli ilim ve teknik seviyesine ve bunlarla organize edilecek bir sosyal bünyeye kavuşmanın önemine dikkatle vurgu yapmıştı. İlim ve teknikte yaşanan göz kamaştırıcı gelişme aynı oranda sosyal ve ahlaki alana sirayet etmemiştir. Bundan mülhem ağır sorunların insanlığa musallat olduğunu görmek lazımdır. Biz bunun için İnsanlığın Huzur arayışını bir proje kapsamında ele aldık ve uzun çalışmalarla çok değerli, çok saygın bir sonuca ulaştık. Bunu da her insanın takdir ve teveccühüne sunduk. İnsanlığın Huzuru kitabımıza eşsiz düşünceleriyle emek ve katkı veren gönül ve fikir hayatımızın muhterem isimlerine, değerli hocalarımıza yürekten teşekkür ediyorum. Biz insan ve toplum huzurunu, milli birlik ve iç barış ortamımızı, kardeşlik ve kader ortaklığını paha biçilmez değerde kabul ediyoruz. Fakat insanlığın derin ve dipsiz bir huzursuzluk çukurunda olduğunu da görüyoruz.

 

TERÖRLE MÜCADELEDE YALNIZ OLDUĞUMUZ ORTADADIR

 

Etnik gerilimler, inanç ve mezhep temelli husumetler çok tehlikeli noktalara tırmanmaktadır. Şu anda dünya üzerinde 54 ayrı noktada çatışma hâkimdir. Bilhassa terörizm insan onurunu, insan varlığını direkt tehdit eden hunhar ve menfur bir felakettir. Türkiye’miz bölücü terörün kanlı eylem ve kirli emelleriyle yıllardır mücadele halindedir. Bu mücadelede yalnız olduğumuz ortadadır. Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur sözü defalarca tescil edilmiştir. Çok şükür, devlet-millet kenetlenmesiyle teröre üst üste darbe vurulmuş, bu kanlı döngünün sonu görünmüştür. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Pençe-Kartal Harekâtlarıyla güney sınırlarımız boyunca kurulmak istenen terör de vleti engellenmiştir. Hükümetimizin kararlılığı, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin fedakarlığı, polislerimizin ve güvenlik korucularımızın cesaretiyle ihanetin damarları kesilmiştir.

 

TÜRK MİLLETİ HAİN SENARYOYA VE BÖLÜNMEYE ASLA İZİN VERMEYECEKTİR

 

Dördüncü stratejik hedefimiz, Cumhur İttifakı’nın varlığı içinde terörle amansız mücadeleye, son terörist, son kanlı silahıyla ele geçirilesiye kadar destek vermek, Türk milletini bu şiddet ve dehşet sarmalından çekip çıkarmaktır. Papa’nın, Irak’ın kuzeyini ziyareti anısına bastırılan değersiz pulda sözde Kürdistan haritasının resmedilmesi alçaklıktır, adiliktir, ahlaksızlıktır, organize bir senaryonun parçasıdır. Türk milleti bu kanlı ve hain senaryoya, bölücülüğe ve bölünmeye asla izin vermeyecektir. Terörist sevk ve hazırlık merkezi olan HDP, ayranımızı kabartmasın. HDP, PKK’dır, cinayettir, bölücülüktür, masumlara, çocuklara, gençlere kadınlara ölüm tuzağıdır. HDP ile yasak ilişki zalimlere diz çökmektir. HDP’yle ittifak kurmak, terörist Demirtaş ile kahvaltı planları yapmak hiç kimseye iyilik ve onur sağlamayacak, bilakis hıyanete ortak edecektir. CHP seçimini yapmalıdır; sözde Kürdistan projesinin yanında mıdır? Karşısında mıdır? İYİ Parti kararını netleştirmelidir; FETÖ ve PKK’yla kol kola yürümeye devam mı edecektir? Tamam mı diyecektir?

 

KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZİN PEMBELEŞTİĞİNİ SÖYLEYENLER ÖNCE KENDİLERİNE BAKSIN

 

HDP, siyasi kisveye bürünmüş suç örgütüdür, herhangi bir isimle açılmamak üzere kapatılması tarihe, millete, adalete ve gelecek nesillere namus görevidir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin kapatılma istemiyle hazırladığı iddianameyi dün itibariyle Anayasa Mahkemesi’ne göndermesi hakkın, hukukun ve adaletin sesidir ve bu gelişme milletin yüreğine su serpmiştir. Hiç kimse aklından çıkarmasın ki, Biz şehitlerimizin davacısıyız. Biz hakikatin tarafındayız. Çünkü biz MHP'yiz. Türk’üm deriz, doğruyum deriz, çalışkanım diye sesleniriz, adımızdan, ahlakımızdan, anılarımızdan ve andımızdan şu bu istedi diye asla vazgeçmeyiz. Kırmızı çizgilerimizin pembeleştiğini söyleyen çürümüş CHP sözcüsüne diyorum ki, senin her yerin zift gibi kara olmuş haberin yok, her sözün kendin gibi laçkalaşmış bildiğin yok. İlle de pembe arıyorsan önce kendine bakmalısın, fakat buna bile yüzün yok. Bu arada Kılıçdaroğlu’na da tavsiyem; aklı varsa kendine saklasın, arayacağı varsa durmasın arasın, cesareti varsa, yüreği yetiyorsa bölücü dostlarına rest çekip tüm bağlarını koparsın. Ey CHP yönetimi, sizin nereniz Türk ki, Andımız’a sahip çıkacaksınız. Sizin nereniz doğru ki, Andımızı söylemek size yakışacaktır. Biz varlığımızı Türk varlığına armağan etmişken, sizin kimlerin tutsağı, kimlerin taşeronu, kimlerin hizmetkârı olduğunu bilmeyen kalmış mıdır?

 

TÜRKİYE KÜRESEL VE BÖLGESEL HESAPLARI BOZAN BİR ÜLKEDİR

 

Türkiye, küresel ve bölgesel hesapları bozan bir ülkedir. Artık söz dinleyen değil, sözü dinlenen bir kuvvettir. 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan hain darbe girişimini bir milat olarak kabul ettiğimizde, Türkiye’nin milli güvenliğine karşı tehditlerin beka düzeyine varacak bir düzleme kaydığı görülecektir. ABD’nin,  Batılı müttefiklerimizin ve NATO’nun bu tehditleri anlamadığı, paylaşmadığı, daha acıklı olanı da bu tehditlere açıktan veya örtülü destek vermeleridir. Türkiye’nin takip ve temin edeceği milli strateji, uluslararası sistemin yapısal dinamiklerinin ortaya çıkardığı fırsat ve risklerle yakından ilişkilidir.

 

TÜRKİYE'NİN ÇİFTBAŞLI SELÇUKLU KARTALI İLE SİMGELEŞEN STRATEJİSİ

 

Doğaldır ki, milli stratejimiz tasarlanırken, gelecek vizyonumuz, tarihsel misyonumuz, küresel düzenin yapısal dinamikleri doğru kavranmalıdır. Bu stratejiyle, Türkiye’nin hedefleri ve potansiyel gücü arasında bir dengelenme, esnek bir planlama ve uluslararası sistemin çıktıları üzerinden dinamik bir revize sürecinin işletilmesi gerekmektedir. Bugün Türkiye’nin önündeki en önemli stratejik önceliği, dünya düzeninde kendine biçtiği tarihsel rolü oynaması için muharrik şekilde jeopolitiğine yönelmesi olmalıdır. Bu jeopolitiğin ana omurgası, Çiftbaşlı Selçuklu Kartalı’yla simgeleştirilmelidir. Biz, ne doğudan vazgeçeriz, ne batıdan ödün veririz. Biz, ya doğu ya da batı kararsızlığı arasında sıkışıp kalmayız. Kuşkusuz ve kesinlikle hem doğu hem de batı kararındayız.

 

DEVLET DUYGUYLA DEĞİL AKIL İLE YÖNETİLİR

 

Bu nedenle bir yanda Rusya ile komşuluk ilişkilerimizi geliştiriyorken, diğer yanda ABD’nin dostluk ve müttefiklik hukukuna saygı ve riayetini bekleriz, bu konuda da aktif ve ön alan bir diplomasi takip etmeliyiz. S-400 hava ve füze savunma sistemi milli egemenlik konusudur, bu suretle vatan savunması başkalarının keyfine ve insafına bırakılamayacaktır. Mısır’la kurulan sıcak ve yapıcı diyaloglar isabetlidir, bize göre eski seviyesine çıkarılmalıdır. Unutmayalım ki, devlet, duyguyla değil, akıl ile yönetilir. Devletlerarasında keskin hatlarla ihata edilmiş dostluk ve düşmanlıklar olmaz, bugüne kadar da olmamıştır.

 

TÜRKİYE TÜRKİYE'DEN BÜYÜKTÜR. TÜRK DÜNYASI DÜNYADAN BÜYÜKTÜR

 

Türkiye’nin jeopolitik kodlarının odak noktası, milli kültürü, milli tarihi, milli kimliği ve kucaklaşmayı bekleyen Türk Dünyası ile kuracağı ilişkiler olmalıdır. Karabağ Zaferi ile açılan Nahçıvan Sınır kapısı fiilen ve fikren manevra alanımızı çok daha fazla genişletecektir. Bugün Güney Kafkasya’da vurulan davulun sesi, Orta Asya’dan, Doğu Türkistan’dan, Sibirya’dan, Doğu Avrupa’dan ve Balkanlar’dan duyulmaktadır. Bu durum Türkiye için stratejik bir vizyon olduğu kadar tarihin ve kültürümüzün bizlere yüklediği sorumluluktur. Türkiye, Türkiye’den büyüktür. Türk Dünyası, Dünyadan büyüktür. Milli güvenliğimiz; komşu ülkelerin sayısı ve sınır uzunluklarının değişimi ile sahip oldukları siyasi amaç ve diplomatik araçlara göre güç kazanıp ya da kaybetmelerinden doğrudan etkilenmektedir. Bu nedenle, hem ülkemizde, hem de küresel ve bölgesel zeminde diyalog, barış, huzur, sükûnet ve istikrar beşinci stratejik hedefimizdir.

 

BİZİM MİLLİYETÇİLİĞİMİZİ SORGULAYANLAR GİTSİNLER AYNAYA BAKSINLAR

 

Milliyetçiliğimiz, hayatın ve milli arzuların gerçeğini yansıtmaktadır. Milliyetçiliğimizin harcı husumetle değil karşılıklı hürmetle karılmıştır. Türk milliyetçiliği; yükselmek için değil yükseltmek içindir, ilaveten rasyoneldir, sosyolojik ve psikolojik esaslara dayanır, kan değil ruh ve kültür arar, millete mensubiyet şuurunu canlı tutmak asıl gayesidir. Bir diğer ifadeyle Türk milliyetçiliği; özgürlükçüdür, demokratiktir, eşitlikçidir, barışçıdır, milletimizin her ferdini bir ve kardeş gören kaynaşma ve kader ortaklığı ahlakıyla bütünleşmiştir. Bizim milliyetçiliğimizi sorgulayanlar, gitsinler aynaya baksınlar. Türkiye’ye diş bileyenlerden, cephe alanlardan himmet ve uzanacak el beklemek milliyetçilik değil, mankurtluktur, müptezelliktir, milliyetsizliktir.

 

VARSIN BİRİLERİ KAVGA ETSİN BİZ KUCAKLAŞACAĞIZ

 

Ülkümüz, Merhum Ziya Gökalp’ten mülhem şekilde ifade edersem; halin terbiyecisi, geleceğin mimarı, geçmişin de hakikatidir. Varsın birileri kavga etsin, biz kucaklaşacağız. Varsın birileri çıkar hesabı yapsın, biz milletimizle gönül köprüleri kuracağız. Varsın birileri ihanete payanda olsun, biz Türk milletinin sesi, mazlumların nefesi, gariplerin yol arkadaşı, şehit analarının dert ortağı, kahraman ecdadımızın tercümanı olacağız. Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, Irak’ın kuzeyinde, Libya’da, Afrika’da, Güney Kafkasya’da birliğin, dirliğin, direncin ve soylu duruşun adresi büyük Türk milletidir. Ve biz bu milletin ebediyen sevdalısıyız. Tehditlerden korkmayacağız. Tuzaklardan kaçmayacağız. Ve hep birlikte diyeceğiz ki; istiklal için birlik, istikbal için dirlik, kazanan Türkiye olacak.

 

13. OLAĞAN BÜYÜK KURULTAYIMIZ HAYIRLI OLSUN

 

Sözlerime son vermeden önce; 13’üncü Olağan Büyük Kurultayımızın, milletimize, devletimize, demokrasimize ve kutlu davamıza hayırlı olmasını, nice güzellikler getirmesini yürekten diliyorum. Bugün burada, salgının ağır şartlarına rağmen şevkle ve heyecanla ayağa kalkan Türk ve Türkiye sevdalısı Ülküdaşlarımı saygılarımla selamlıyorum. Tarih boyunca Türklüğü ve Türk-İslam ruhunu yaşatmak için can veren ecdadımıza, Kurtuluş Savaşı’mızın Başkomutanı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve kurucu kahramanlara, Vatan savunması, terörle mücadele ve ülkü uğruna toprağa düşen aziz şehitlerimize, Partimizin kurucusu Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’e, Ebediyete irtihal etmiş bütün dava ve ülkü arkadaşlarımıza Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum. Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in 52 yıllık şerefli yolculuğunda, davamıza hizmet etmiş, emeği geçmiş Yusuf yüzlüleri, Yunus gönülleri, yurdunu alçaklara uğratmayan tüm arkadaşlarımızı minnetle ve hasretle yad ediyorum.

 

ORDUNUN DUASI ŞİİRİ

 

Terörle amansız bir mücadele veren kahramanlarımıza Büyük Kurultayımızın dualarını paylaşmak amacıyla, istiklal ve vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Ordunun Duası Şiirinin şu mısralarıyla konuşmamı bitirmek istiyorum: Yılmam ölümden, yaradan, askerim; Orduma, “gazi” dedi Peygamberim. Bir dileğim var, ölürüm isterim: Yurduma tek düşman ayak basmasın. Amin! desin hep birden yiğitler, “Allahu ekber!”, gökten şehidler. Amin! Amin! Allahu ekber. Millet için etti mi ordu sefer, Kükremiş arslan kesilir her nefer, Döktüğü kandan göğe vursun zafer, Toprağa bir damlası boş akmasın. Amin! desin hep birden yiğitler, “Allahu ekber!” gökten şehidler. Amin! Amin! Allahu ekber! Allahu ekber!

 

NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE

 

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’mizi vatan ve millet savunmasında gösterdiği gıpta edilecek fedakârlık ve vazife bilincinden dolayı gönülden tebrik ediyorum. Sonuna kadar yanlarındayız, Türk milleti her zaman destekçileri ve duacılarıdır. Aziz şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Diyorum ki, şehitler ölmez vatan bölünmez. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun. Ne Mutlu Türk’üm Diyene.

 

Resim

 

 

Kaynak: Editör:
Etiketler: MHP Genel Başkanı, Devlet Bahçeli, ekonomik ve demokrasi, dersi verdi, MHP 13 Büyük Kurultay, siyaset, strateji, bölgesel güç, tehditler, insanlığın huzuru, MHP
Yorumlar
Haber Yazılımı