|
||
MHP'li Yıldız'dan 3 Mayıs 1944 Olaylarının Perde Arkası | ||
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, 3 Mayıs 1944 Milliyetçilik olaylarının perde arkasını anlattı. | ||
MHP Haberi | ||
![]() |
||
|
||
3 Mayıs 1944 Milliyetçilik olaylarının perde arkasını ve sonrasında yaşananlar hakkında bilgilendirmelerde bulunan MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, Türk Milliyetçilerinin 3 Mayıs 1944 tarihinden bu yana verdiği mücadelelerin sonunda, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Asya'da bağımsız Türk Devletlerinin kurulduğunu hatırlatarak, günümüzde Türk Milliyetçilerini bekleyen kutlu görevin; Türk Devletleri Teşkilatı'nın Askeri, Siyasi ve Ekonomik İşbirliğine dönüştürülmesinin adı olan Türk Birliği'ni kurmak olduğunu söyledi.
MHP'Lİ FETİ YILDIZ: SUYUN KİRLENDİĞİ YERİ YARIN ANLATACAĞIM
Dün sosyal medyadan yaptığı açıklamada suyun küflendiği yeri 3 Mayıs'ta anlatacağını belirten MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, ''Attilâ İlhan bir şiirinde şöyle bahsediyor Sansaryan Handan: 'Daktilolar camları bulutlu sorgu odalarında, didiklemez mi özgürlüğünü Sansaryan Hanı’nda, küflenir suyun bir bakır çalığı birikir ağzında, kendini öldürmeyi belki bin kere tasarlarsın da, bir kere aklından geçmez bitirmeden ölmek şarkıyı…' Tabutluklar, Sansaryan Han. 1940'lı yıllara damgasını vurmuş bizim de 70’li ögrencilik yıllarda sık misafir edildiğimiz işkence mekanı. Yarın anlatacağım suyun küflendiği yeri. 3 Mayıs 1944 de Cennet Mekan Başbuğ Alpaslan Türkeş, Nihal Atsız ve arkadaşları hakim huzuruna çıkarıldı hukuka ve usule aykırı bir şekilde tutuklandı. Atatürk ve silah arkadaşlarının Devletin kuruluş felsefesi olarak belirlediği değerler suç olarak kabul ediliyordu. Ne tutuklamalar ne dayak ne işkenceler Milliyetçi Gençleri yıldıramadı, yolundan döndüremedi. Gösteriler aralıksız olarak devam etti. Olaylar sonrasında CHP İktidarı istifa etmek zorunda kaldı.'' demişti.
MHP'Lİ FETİ YILDIZ'DAN 3 MAYIS 1944 MİLLİYETÇİLİK OLAYLARININ PERDE ARKASI
Dün sosyal medyadan yaptığı açıklamada suyun küflendiği yeri anlatacağını duyuran MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, bugün yaptığı açıklamada, 3 Mayıs 1944 Milliyetçilik olaylarının perde arkasını ve sonrasında yaşananları şöyle anlattı:
Milli direnç 3 Mayıs 1944 Milliyetçilik olayı: İkinci Dünya savaşı yılları, tüm Avrupa ateşler içinde milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, Avrupa'nın bir çok büyük şehri viran olmuş harabeye dönüşmüştü. 1944 yılında tanınmış Türk düşünür, şair ve yazar Nihal Atsız Boğaziçi Lisesi'nde Edebiyat öğretmeniyken Orhun Dergisi'ni çıkarıyordu. Nihal Atsız bu dergide Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na hitaben iki açık mektup yayınladı. Siyasi tarihimizde önemli izler bırakan olaylar bu mektuplarla başladı.
Şükrü Saraçoğlu,Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı bir konuşmada, “Ben Türkçü bir Başbakanım, Türkçülük bizim için bir kültür meselesi olduğu kadar bir kan meselesidir.” dedi. Bu beyan matbuatta geniş bir yer buldu. Bu sözlere kayıtsız kalamayan Nihal Atsız; "Memlekette açıktan açığa Komünizm propagandası yapan dergiler çıkmaktadır. Bu dergiler Milli Eğitim Bakanlığı'nın emriyle ve devlet parası ile satın alınarak bütün okullara dağıtılmaktadır. Ankara DTC Fakültesi, Devlet Konservatuarında ve daha bir çok mevkiide memleketimizi Komünistleştirmek isteyen buralarda faaliyet ve çaba gösteren insanlar vardır.”
“Milli eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ya bunlan görmüyor, o halde akıl kabul etmez derecede büyük bir gaflet içinde bulunmaktadır. Yahut bilerek görerek bu işleri yaptırmaktadır ki, bu takdirde kendisi de ihanet halindedir. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel derhal vazifeden alınmalıdır, yada kendisi daha vatansever bir jest göstermeye davet edilmeli ,hemen istifa etmesi istenmelidir."
Milli vicdanlarda bu açık mektup büyük akisler yaptı, memleketin bütün aydınları, korkusuzca yapılmış bu politik çıkış karşısında heyecanla sarsıldı. Hiçbir bakan bugüne kadar böyle aleni bir tenkit görmemişti. Milli şef döneminde vekillere imalı bir söz bile söylemek kimsenin haddine değildi. Bu cüretkarlığı yapan kişiye haddini bildirmek gerekiyordu. Nihal Atsız Aleyhine kendisine vatan haini dedi diye Sabahattin Ali ye bir hakaret davası açtırdılar. Davanın arkasında CHP vardı. Sabahattin Ali'ye izleyeceği yol anlatıldı, Partinin avukatına Atsız'a karşı suç duyurusunda bulunması için vekaletname çıkarıldı, Çarklar dönmeye başlamıştı. Avukat ve savcı aldıkları talimat doğrultusunda Atsız Hoca aleyhine kamu davası açılmasını sağladılar.
Atsız duruşmada hazır bulunmak için gittiğinde Ankara garında yüzlerce üniversiteli genç çiçeklerle karşıladı. Gençler heyecanlı idi, Atsızın Ankara'ya geliş sebebi Üniversiteli gençler arasında hızla yayıldı. Gençler bu korkusuz Türk aydınını yalnız bırakmak istemiyordu. Bir çoğu Orhun dergisini okuyordu. Bu atmosfer içinde kalabalık gittikçe arttı binlerce gencin haykırdığı “Kahrolsun Komünistler "sloganlarıyla yer gök inledi. Gençler Atsız'ı misafir etmek için bir otele götürdüler. Otelin önünde Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali'nin kitaplarını yaktılar. CHP iktidarını protesto ettiler. Binlerce genç "Milliyetçi Türkiye" diye bağırıyordu .
Gelişmeler üzerine Milli Şef, İçişleri Bakanını ve Başbakanı köşke çağırdı ve şiddetli bir şekilde azarladı. Döneminde kim böyle bir gösteri yapabilirdi. Bu gençlerin haddini bildirmek gerekiyordu. İçişleri Bakanlığından verilen talimat üzerine gençlerin etrafı polislerce sarıldı , tamamı dayaktan geçirildi ,yerlerde sürüklendi bazılan ağır şekilde yaralandı ve hastahaneye kaldırıldı. Bir çoğu gözaltına alındı. 3 Mayıs 1944 de Nihal Atsız hakim huzuruna çıkarıldı hukuka ve usule aykırı bir şekilde tutuklandı. Atatürk ve silah arkadaşlarının Devletin kuruluş felsefesi olarak belirlediği değerler suç olarak kabul ediliyordu. Ne tutuklamalar ne dayak ne işkenceler Milliyetçi Gençleri yıldıramadı, yolundan döndüremedi. Gösteriler aralıksız olarak devam etti . Olaylar sonrasında CHP İktidarı istifa etmek zorunda kaldı. Milli Direnç karşısında tek parti iktidarının aciz kalmıştı.
Atsız'ın evinde yapılan aramalar sırasında Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in bazı yazı ve mektupları ele geçirildi. Türkeş Erdek'te görevliydi. Evinde bulunan 500 kadar kitaba el konuldu. Kendisi Sıkıyönetim Komutanlığına sevk edildi ve Tophane'de bulunan Merkez Komutanlığı Cezaevinde bir hücreye konuldu. Bu Cezaevinde her türlü suçlu bulunmaktaydı. Kaçakçılar, uyuşturucu kullananlar, komünistler, casuslar, katiller, hırsızlar... Aylar geçiyor ancak hakim Huzuruna çıkarılmıyordu. O günlerde Türk milliyetçiliğinin tehlikeli ve zararlı bir görüş olduğu CHP toplantılarda, Gazetelerinde hemen her gün yazılıp çiziliyordu. Hitler'in yenilgisi kaçınılmaz olunca Hitler'e övgü dizen gazeteler bir anda sövgü yarışına girişti. Türk Milliyetçileri için Hitler; zaferler kazandığı veya yenildiği zamanda ayniydi. Şerefsiz bir katil ve insanlık düşmanıydı.
Türkeş, Işıksız havasız lağım sularının aktığı hücrede geçirdiği günlerin sonunda hastalandı. Günlerin çoğu aç ve susuz geçiyordu. Türkeş'in sağlığı hızla bozuldu ve Cezaevi idaresi mecburen hastaneye kaldınlmasına karar verdi. Sevk evrakında, ''Dikkat! Siyasi suçludur, Türkçü ve Turancıdır. Başkalanyla temas ve konuşma yapması yasaktır." yazılıyordu. Bu ifadeler bile CHP iktidarının Türk dünyasına bakışını yansıtınaya yeterliydi. Tüm bu olumsuzluklar içinde kaldırıldığı hastanede Tabip tuğgeneral Fikri Akın adlı bir Türk subayı Alparslan Türkeş'e "Oglum Türkçülük,Turancılık diye bir suç olamaz üzülme senin tedavini burada yaptıracağım "dedi. Bu yüce insan verdiği sözünü tuttu. Alparslan Türkeş'i sağlığına kavuşturmak için gerekli tüm tedavileri eksiksiz uyguladı.
Bu sırada ülke ve dünya çapında haklı bir şöhret kazanmış olan ilim adamı merhum Prof.Dr. Zeki Velidi Togan Sansaryan handa işkence görüyordu. Kendisine bazı yazılarınla mukayese yapacağız diye boş kağıdı imzalatmışlardı. Bu boş kağıtlanın üzeri sorgucular tarafindan doldurularak suç ikrarı olarak kul|anılmaya kalkışıldı. Zalimler hiçbir ahlaki disiplini tanımıyordu. Sansaryan hanın hücrelerinde sadece Zeki Velidi Togan yoktu, yüzlerce vatansever agır sorgulardan, işkencelerden geçiyordu. Bu gençlerden biri de Reha Oğuz Türkkan. İşkence aItında bir gözünü kaybetmişti. İşkencecilerin başında sıkıyönetim Komutanı korgeneral Sabit Noyan, Savcı Kazım Alöç, polis müdürü Ahmet Demir bulunmaktaydı.
Türkçülük Turancılık suçlamasıyla tevkif ettikleri Askerleri Tophane'de bulunan merkez kumandanlığı emrindeki askeri ceza evinde tutuyorlardı. Piyade Üsteğmen Alpaslan Tükeş, doktor binbaşı Hasan Ferit cansever, doktor Üsteğmen Feti tevetoğlu, tegmen Nurullü Barıman, Asteğmen Zeki Sofuoğlu tutuklu askerlerin önde gelen isimleriydi. Emniyet Müdiirlüğü'nde yani Sansaryan handa gözaltında bulunanlann durumu Tophane Askeri cezaevinde bulunanlardan çok daha kötüydü. İsimlerini bugün hürmet ve saygıyla andığımız Türk milliyetçileri, tabutluk adı verilen bir yerde 2,5 metre yüksekliğinde beton duvar içinde, Tepelerinde üç adet 500 mumluk ampul, demir prangalarla kol ve bellerinden bağlı olarak duvara yapılmış oyuklarda tutuluyordu.
Tufuklamalann çoğu Mayıs ayı sonlannda yapılmış işkenceler Haziran ve Temmuz aylannda aralıksız devam etmişti. CHP nin tek parti yönetimi Türk aydınını, milliyetçilerini tabutluklarda işkencelerden geçirdi. Bu gençlerden bazılan ömiir boyu sakat kaldı. Tıp fakültesi öğrencisi Mehmet Külahlıoğlu bu gençlerden biridir. Emniyet müdürü Ahmet Demir in işkence tezgahlanıdan geçenler arasında Hikmet Tanyu, Hamza Şadi Özbek, Mehmet Külahlı, Necdet Özgelen, Sait Bilgiç, Cemal Oğuz Öçal, Osman Yüksel Serden geçti gibi vatan evlatları bulunmaktadır. Uzun çileli günlerden sonra nihayet duruşmalar başladı Memleketini ve milletini sevmekten başka hiçbir gaye gütmeyen temiz ve masum Milliyetçi Türk çocukları Milli Şef iktidarı savcılarınca hazırlanan iddianamelerde "vatan haini" gösterildi.
Mahkemeye verilen dilekçeler duruşma yargıcı Osman Cevdet Erkut tarafindan sanıkların yüzlerine atılıyordu. Avukatla da sindirilmiş bir şey söyleyemez hale gelmişlerdi. Sanıklar her şeye rağmen emniyet Müdürlüğünde işkence gördüklerini zapta geçirttiler. 1944 yılında Türkçülük Turancılık davası sebebiyle yüzlerce kişi gözaltına alındı. Ancak 23 kişi mahkemeye gönderildi. Duruşmalar üç yıldan fazla devam etti. Heyetler değişti sonunda on kişinin mahkumiyetine, onüç sanığın beraatine karar verildi. Ceza tertip edilenlerin başında Nihal Atsız gelmekteydi. Beraat edenler aleyhine devrin savcısı temyize başvurdu. Temyiz incelemesi sonunda Askeri Yargıtay beraat karannı ittifakla onaylandı ve tutuklu sanıklann derhal tahliyesine karar verdi.
Devletin Milli mücadele ruhundan ve Türkçülük Ülküsünden uzaklaştınlmasına sebeb olan yönetİciler, devlete sızan dönme devşirme taifesinin yaptıklan, tek parti diktasının zulmü Tük Milliyetçileri tarafından asla unutulmadı. 3 Mayıs tutuklanan ve tek parti iktidarını protesto eden binlerce Milliyetci gencin yürüyüşü ve dayanışması ilk defa 1945 yılında cezaevinde anılmaya başlamıştır. Tutuklu 10 milliyetçi genç adam Cezaevinde kırık dökük bir masanın etrafında toplanıp 3 Mayıs anmalannı Türk Milliyetçilerine armağan etmiştir. Zaman geçti devran döndü Demirperde yıkıldı. Sovyetler birliği çöktü. O günlerin hayali gerçekleşti, Asyada bağımsız Türk Devletleri kuruldu. Bu gün için Türk Milliyetçilerini bekleyen kutlu görev Türk Birliği'ni kurmaktır. Asil Türk soyunda bu dileği gerçekleştirecek cevher mevcuttur.
|
||
|
||
Etiketler: Feti Yıldız, MHP, Alparslan Türkeş, Milliyetçiler Günü |
|
||
|