MHP Lideri Bahçeli: Sefer İçin Tetikte Bekliyoruz

MHP Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin etrafının husumet ablukasına alındığını ve Doğu Akdeniz'de yaşanan komploların Karabağ'da yaşananlardan ayrı değerlendirilemeyeceğini belirten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türklüğe kefen biçmeye çalışan ne kadar zalim varsa hepsine karşı aynı sipere gireceklerini ve sefer için tetikte beklediklerini söyledi.

 

SABRETMESİNİ BİL VAKTİNDEN ÖNCE ÇİÇEK AÇMAZ

 

Şeyh Edebali’nin, Osman Gazi’ye verdiği meşhur öğüdünün bir yerinde şöyle bir ibare vardır: “Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki devlet yaşasın.” Dünden bugüne nesiller eliyle, tıpkı bir bayrak gibi ulaşan Türk devlet felsefesinin özü ve esası insan-devlet ilişkisinin kozmik dengesinde tezahür etmektedir. İnsanı devletten soyutlayan, devleti insandan soğutan bir anlayış bizim ruh kökümüze hem aykırı hem de yabancıdır. İnsan sevgisi Allah’ın bir lütfudur. Sevgi olmadan, saygı oluşmadan, samimiyet olgunlaşmadan serdengeçti bir mizaca sahip olmak boşuna gayrettir.

 

TÜRK MİLLETİNİN GELECEĞİNE HANÇER SALLAYAN HERKES KARŞISINDA ÜLKÜCÜ HAREKET'İ BULUR

 

MHP dünyayı ve maziden atiye bir nehir gibi akan hadiseleri Türkçe okurken siyasetinin odak noktasına insanı yerleştirmektedir. Ufuk çizgisine de milletin huzur ve güvenliğini, birlik ve kardeşliğini koymaktadır. Bu duruşumuz ilkeli ve tutarlı bir siyaset ahlakının yansımasıdır. İstiklal için birlik, istikbal için dirlik diyorsak, kazananın da Türkiye olacağını söylüyorsak insandan millete, milletten devlete uzanan ve birbirini tamamlayan fikri halkaları özümüzde cem ettiğimiz içindir. İnsanımızın canına, insanımızın haysiyetine, insanımızın onuruna kast eden, nefret saçan; dahası milletimizin gelecek özlemlerine engel çıkaran, takoz koyan, hançer sallayan kim varsa bizimle karşı karşıya gelmesi mukadderdir. 

 

O DUVARLARI YIKACAK MUKTEDİR GÜÇ MİLLİYETÇİ ÜLKÜCÜ HAREKET'TİR

 

Merhum Cemil Meriç aynen bizim düşüncelerimizi şu cümle kalıplarına dökerek ağyarını mani efradını cami bir değerlendirmede bulunmuştur: “Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim.” O duvarları yıkacak muktedir güç Milliyetçi-Ülkücü Hareket’tir. Bir çağın vicdanı olan, idraklere vurulan paslı zincirleri kırmak için uğraşan gene Milliyetçi-Ülkücü Hareket’tir. Bizim millet anlayışımız, kardeşlik algımız zamanlar üstüdür, kapsayıcı, bütünleştirici ortak bir kültür ve inanç kaynağından, aynı geçmişi paylaşma ve ortak bir geleceğe taşıma hedefinden beslenmektedir.

 

AZERBAYCAN VE TÜRKİYE BİR MİLLET GÖVDESİNİN AYNI KOLLARI İKİ AYRI KOÇBAŞIDIR

 

Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti devlet tanımı itibariyle ayrı olabilir. Coğrafyalarımız farklı da olabilir. Ama biz bir millet gövdesinin aynı kolları, iki ayrı koçbaşıyız. Biz Türk milletiyiz. Ankara ile Bakü, Turan ülküsünün suyu aynı havzada toplanan, kaynağı bir olan iki çağlayanıdır. Acımız birdir, amacımız birdir, anımız birdir, adımız birdir, mensubiyet sancağımız büyük Türk milletidir. Karabağ’da akan gözyaşı bizim göz pınarlarımızdan süzülen kahırdır. Bir zalimin ateşiyle yere damlayan soydaş kanı aynı zamanda hepimizden sızan kandır. On yıllardır işgal altında inim inim inleyen Dağlık Karabağ ve yedi reyonu; yani Kelbecer, Laçin, Kubatlı, Ağdam, Fuzuli, Cebrail, Zengilan iliklerine kadar Türk’tür, Türk’ün yurdudur, Can Azerbaycan’ın helali hakkıdır.

 

SOYDAŞLARIMIZIN DERDİ DERDİMİZ HASMI HASMIMIZDIR

 

Soydaşlarımızın derdi derdimiz, hasmı hasmımız, zaferi zaferimizdir. Bir kere yükselen bayrak bir daha inmeyecek diyorsak, inmeyecektir, indirmeye kalkışan bunun bedelini canıyla ödeyecektir. Terör devleti olan Ermenistan, 27 Eylül 2020 Pazar sabahı yalnızca Azerbaycan’a değil, Türkiye’ye de saldırmıştır. Şehit olan soydaşlarımızın cenazesi gıyaben hepimizin evinden çıkmıştır. MHP insan-millet-devlet-tarih prizmasından gelişmelere baktığında zulme uğrayanın özbeöz kardeşleri olduğunu görmektedir. Biz iki devlet olsak da yeri gelirse aynı bayrak altında toplanır, Türklüğe kefen biçmeye çalışan ne kadar zalim varsa hepsine karşı aynı sipere gireriz. Şakamız yoktur, fakat işgalcilerin şakağını sıkacak irademiz hamd olsun vardır, hatta sefer için tetikte beklemektedir.

 

DAĞLIK KARABAĞ 30 YILDIR KANAYAN BİR YARAYA DÖNÜŞMÜŞTÜR

 

Ermenistan katil bir devlettir. Türk milletini düşman olarak bellemiştir. Bu ilkel ve ilkesiz ülkeye yapılan tembih de bu şekildedir. Erivan yönetimi maşadır, emperyalizmin Güney Kafkasya’da oynatılan yılanbaşlı kuklasıdır. AGİT tarafından 1992 yılında kurulan Minsk Grubu Dağlık Karabağ sorununu çözümsüzlüğe havale etmiştir. ABD, Rusya ve Fransa’nın eşbaşkanlığını yaptığı bu oluşum yıllardır bir arpa boyu mesafe alamamıştır. Dağlık Karabağ 30 yıldır kanayan bir yaraya dönüşmüştür. Artık bıçak kemiğe dayanmış, sabır taşı çatlamıştır. Ermenistan’ın Temmuz ayında stratejik bir bölge olan Tovuz’a yaptığı saldırıların bir yenisi daha uluslararası toplumun gözleri önünde vuku bulmuştur.

 

BATIL HESAPLAR DAĞLIK KARABAĞ'A BİRER BİRER GÖMÜLMEYE BAŞLADI

 

Paşinyan isimli Soros uşağını kışkırtanlar, silahlı saldırıya teşvik edenler gün yüzündedir. Bu Paşinyan isimli kokuşmuşun pişman olacağı günler gelip çatmıştır. Nitekim o gün bugündür. Cezaevinden yeni çıkan Koçaryan ile Başbakan Paşinyan arasındaki iç siyasi rekabete müdahil olan dış güçler, Ermenistan’ı cinayet devriyesine çıkarmışlardır. Ancak Erivan’ın melanet emeli, Bakü’deki azamet ve cesaret temeline çarpmış, batıl hesaplar Dağlık Karabağ’a birer birer gömülmeye başlamıştır. Çaresiz kalıp iyice paçası tutuşan Ermenistan’ın, geçtiğimiz Pazar günü Gence’ye, sonra da Mingeçevir’e ve Terter’e saldırması, buralardaki masumları hedef alması insanlık suçudur, alçaklıktır, şerefsizliktir.

 

ERMENİSTAN'IN KİMİN KILICINI SALLADIĞI BELLİDİR

 

Korkak Ermenistan köşeye sıkıştıkça sivillere musallat olmaktadır. Cephe hattına 60 km’lik uzaklıkta yer alan Gence kentine ve bunun yanında bazı sivil yerleşim alanlarına fırlatılan roket ve füzeler aralarında çocukların da bulunduğu soydaşlarımızı şehit etmiştir. Terör devleti Ermenistan bir hafta içinde 30’a yakın sivil insanı katletmiştir. Ermenistan’ın en iyi bildiği şey mazlumlara kurşun sıkmaktır. Çocukları öldüren bunlardır. Kadınları, yaşlıları, savunmasız insanları bombalayan bu rezillerdir. Hocalı’da 613 soydaşımızın kanını akıtan, bir milyon soydaşımızın evini barkını terk edip yollara düşmesine sebep olan bu canavarlardır. Ermenistan’ın kime mesaj verdiği, kimin kılıcını salladığı bellidir. Arkasından duran melun çevrelerin yüz hatları belirgindir.

 

YA AZATLIK YA TUTSAKLIK YA İSTİKLAL YA İZMİHLAL

 

Azerbaycan’ın bundan sonra işgal edilen topraklarının azatlığını temin etmeden durması bize göre imkânsızdır. Ya azatlık ya tutsaklık, ya istiklal ya izmihlal, gerçekten başka bir alternatif kalmamıştır. Dağlık Karabağ’daki yedi reyondan biri olan Cebrail kentinin ve bazı köylerin işgalden kurtarılması kanaatimce muzaffer günlerin habercisidir. Büyük Mercanlı, Maralyan ve Şeybey gibi kritik yerlerin temizlenmesi umutlarımızı diri tutmaktadır. Can Azerbaycan durmayacak, zulmün kökünü heyecanla kazıyacaktır. İhanetin hesabı sorulacaktır. Kanımızla yanlarındayız. Varlığımızla arkalarındayız. Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a geçmesi için duacı ve destekçiyiz.

 

NAHÇİVAN'IN AZERBAYCAN'A KATILMASI BİR VAROLUŞ NAMUSUDUR

 

Bu gelişmeler karşısında, Nahçivan Özerk Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Cumhuriyeti’ne önşartsız katılması bir varoluş namusudur. Güç birleşmeli, Türk milleti tek yumruk halinde hedefe kilitlenmelidir. Nahçivan’ın kaderi Bakü’dür. Aksi halde kudurmuş Ermeni çeteleri buraya da üşüşebilecektir.

 

SÜREKLİ YERİNDE SAYAN MİNSK GRUBU İFLAS ETMİŞTİR

 

Bize göre Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının ateşkes, diyalog, müzakere, diplomasi gibi kandırmacalar yoluyla çözüm teklifleri şu aşamada tuzaktır, tertiptir, yenilgiye onaydır. Mütecaviz düşmanın beli kırılmadan, askeri başarı siyaseten tasdik edilmeden kurulacak her masa tavizdir. Ermenistan’ın silahlı çeteleri ya Dağlık Karabağ’dan çekilecekler ya da ezileceklerdir. Sürekli yerinde sayan, Ermenileri kollayan, işgali kabullendirmeye çalışan icazetli ve ipotekli Minsk Grubu iflas etmiştir. Cinayetler karşısında miskinleşen Minsk Grubu sessizdir, küresel vicdan suskundur. Ermeni işgal güçlerinin elebaşı olan bir katil, artık Azerbaycan’ın büyük kentlerinin de hedef olduğunu açıklamıştır.

 

DAĞLIK KARABAĞ'A AZERBAYCAN BAYRAĞI DİKİLMESİNDEN BAŞKA ÇARE YOKTUR

 

Çatışma bölgelerinde bozgun yaşayan Ermenistan, İran sınırından içeri sokulan PKK/YPG’li teröristleri de yanına alarak mazlumlara ateş ve ölüm yağdırmaktadır. Bu barbarlığın döktüğü kanların bedeli damla damla terör devleti Ermenistan’a ve cani ortaklarına ödettirilecektir. Güney Kafkasya’da çözümün tek yolu, Ermenistan’ın işgal ettiği Türk topraklarından bahanesiz çekilmesi, Dağlık Karabağ’a Azerbaycan bayrağının dikilerek egemenliğinin teyit edilmesidir. Başka çare yoktur, başka seçenek yoktur, başka çözüm yoktur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, bazı ülke ve uluslararası örgütlerin ateşkes çağrıları boşunadır. Geçmişte yine aynı Konsey’in Ermenistan işgalinin sona ermesi, Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a iade edilmesi hakkındaki kararları ortadadır.

 

KURDUN BOYNU KALINSA KENDİ İŞİNİ KENDİ YAPTIĞINDAN DOLAYIDIR

 

Diğer yandan Macron’un Suriye’den intikal eden 300 cihatçının çatışma bölgesine getirildiğini söylemesi hayal mahsulüdür, şizofrenik bir yalandır. Macron Türkiye’nin siyasi açıklamalarını not alıyormuş, varsın kanlı kalemiyle not alsın dursun, dileğim sorulacak hesabımızı yazmayı da asla unutmasın. Üstelik NATO’yu göreve davet ederek Türkiye’den izahat etmesi küstah bir taleptir. Kurdun boynu kalınsa, kendi işini kendi yaptığından dolayıdır. Türk milletinin hiç kimseye ihtiyacı yoktur.

 

TÜRKİYE'Yİ SUÇLAYAN ESKİ BAKÜ BÜYÜKELÇİSİ'NE NE DİYELİM?

 

Hadi Fransa’nın melun açıklamasını normal karşıladık diyelim, peki bu CHP’ye ne oluyor? Hangi çıkar odakları bu CHP’yi kontrol ediyor? Kimler bu CHP’nin tarlasını sürüyor? Türkiye’nin Azerbaycan’a silah yardımı yaptığını, milis ya da cihatçı grupları bölgeye aktardığını kaygılı bir üslupla söyleyen CHP’nin Dış Politika Başdanışmanı ve eski Bakü Büyükelçisi’ne ne diyelim? Bu sefil sefirin sözlerini neye yoralım, nasıl yorumlayalım? Macron ne diyorsa bunlar servis ediyor. Ermenistan hangi iftiraları atıyorsa bunlar aynısıyla dile getiriyor. CHP yönetimine sesleniyorum; bir kez olsun kalbiniz milletle çarpsın, bir kez olsun siyasetiniz soydaşlarımızın sesine ses olsun. Bu partide genel başkan adayı olmuş bir şahıs da çıkmış, savaşa hayır demiş. Bu CHP’liler dikiş tutmayan yama gibi, birisi sussa, diğeri açık veriyor; birisi dursa diğeri mayına basıyor. Ermenistan’ı aklayan ve arkalayan kim varsa, tavsiyem derhal Erivan’a irtica etmesi, hatta silahlanıp kandaşlarıyla birlikte ihanet mevziisinde yerini almasıdır. CHP Genel Başkanı ya çevresindekilere ayar vermeli, hatta kulaklarını çekmeli, ya da tarafını belli ederek Paşinyan’ı kucaklamak maksadıyla kollarını açıp yeni bir yürüyüşe başlamalıdır. Zira kendisine, ayrıca 1915 olaylarını sözde soykırım olarak değerlendiren ahlaksız parti yöneticilerine yakışan tam da bu olacaktır. Ermeni saldırılarında şehit olan soydaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diliyorum. Hunhar Ermeni saldırılarını şiddetle kınıyor ve lanetliyorum.

 

TÜRKİYE'NİN ETRAFI HUSUMET ABLUKASINA ALINMIŞTIR

 

Lütfen dikkat buyurunuz, Türkiye’nin etrafı husumet ablukasına alınmıştır. Ülkemiz, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’a saldırmasıyla birlikte yedi ayrı noktada hedefe koyulmuştur. Libya’da; Fransa, Rusya ve darbeci Hafter, Suriye’de; ABD, Rusya, Esad, İran, PKK, YPG ve diğer terör grupları, Kıbrıs’ta; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, ABD, Irak’ta; PKK ve diğer mütecaviz güçler, Afrika’da; bazı körfez ülkeleri ve küresel güçler, Doğu Akdeniz’de; İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Yunanistan, Fransa olmak üzere Türkiye çoklu bir cephe hattındadır. Çok şükür bütün muhasım güçler ve mücavir bölgeler dengelenmiş, milli ve müessir irade kuvvetle sergilenmiştir. 

 

DOĞU AKDENİZ'DEKİ KOMPLOLAR İLE DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNU AYRI DEĞERLENDİREMEYİZ

 

Bir bakıma, Azerbaycan-Ermenistan meselesinin odağında Türkiye-Rusya ilişkilerinin değişik coğrafyalarda yeşeren buhranlı süreçleri bulunmaktadır. Libya ve Suriye bunlar arasındadır. Ermenistan, ABD ile Rusya arasında derinleşen nüfuz mücadelesinin dekoru ve sahne ülkesidir. Erivan zincirlidir, rehin altındadır, tasma boğazındadır. Dağlık Karabağ sorunu esasen, Hazar’dan Ukrayna’ya uzanan, Karadeniz’den Akdeniz’e, hatta Afrika’ya kadar genişleyen coğrafyalardaki jeo-politik, jeo-ekonomik rekabetin merkez üsleri arasındadır. Bu itibarla, Dağlık Karabağ’daki ağır tabloyu, Doğu Akdeniz’deki komplo ve tahriklerden ayrı değerlendirmek hatadır, son derece mahsurludur.

 

TÜRKİYE DOĞU AKDENİZ'DE HAKLIDIR

 

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin tutumu haklıdır, uluslararası hukuka uygundur. Buna karşılık Yunanistan adeta krizi tırmandırmakla mesul, çözümsüzlüğü kemikleştirmekle meşguldür. Eylül ayının ikinci haftasında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı’nın geçtiğimiz haftaki Yunanistan ziyareti, Girit’te bir savaş gemisinin üzerinden verdiği mesajlar kimin kiminle yürüdüğünün deşifresidir. ABD ile Yunanistan arasında yeni stratejik işbirliği mimarisinin geliştiğine yönelik iddialar gündemdedir. Hidrokarbon kaynakları alanında, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve İsrail arasında kurulan mekanizmalara ABD de dâhil olmuştur. Yunanistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır’la kurduğu üç ayaklı işbirliği sistemi bu mekanizmanın bir parçasıdır.

 

TÜRKİYE HAKKINDAN VAZGEÇMEYECEKTİR

 

ABD-Yunanistan ortak açıklamasında, Doğu Akdeniz’deki doğalgazın, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Girit üzerinden Avrupa’ya aktarılmasını öngören boru hattı projesine destek verilmesi oldukça düşündürücüdür. Enerji alanında Türkiye’yi tecrit etmek isteyen ve failleri belli olan kirli bir senaryo tedavüldedir. Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığımızın korunmasıyla birlikte deniz yetki alanlarının hakkaniyet ölçülerine, uluslararası hukuk ilkelerine, adalet temeline uygun şekilde çözümü kaçınılmaz bir mecburiyettir. Türkiye hakkından vazgeçmeyecektir. KKTC’nin hidrokarbon kaynakları üzerindeki eşit hak ve çıkarlarının yok sayılması Akdeniz’i her türlü ihtimale açık hale getirecektir.

 

YUNANİSTAN'IN NAVTEX'İ AMAÇ DIŞINDA KULLANMASI ADALARI SİLAHLANDIRMASI TEHDİTTİR

 

Yunanistan’ın bilhassa Navtex’i amaç dışında kullanması, gayri askeri statüdeki adaları silahlandırması ülkemiz açısından milli güvenlik tehdididir. Atina yönetiminin 3 Ekim 2020’de, atış eğitimleri maksadıyla Türkiye’nin sorumluluk sahasındaki geniş bir alanı kapsayan iki yeni Navtex ilanı çözüm arayışlarını sabote etmektir. Ülkemiz doğal olarak anında cevap vermiş, aynı alanlar için daha önce ilan edilen Navtex’i yenileyerek misillemede bulunmuştur. Dün Türkiye’yi ziyarete gelen, iki ülke arasında arabuluculuğa soyunan NATO Genel Sekreteri, öncelikle Yunanistan’ı ikaz etmeli, Brüksel’de yapılması planlanan toplantıdan bize göre kaçan bu ülkenin haksızlığını tescillemelidir.

 

TÜRKİYE DOĞU AKDENİZ'DEKİ ÇIKARLARINI PAZARLIK KONUSU YAPMAYACAK

 

Türkiye Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını pazarlık konusu yapmayacaktır. Yunanistan onun bunun tetikçiliğine heves etmekten kaçınmalı, tarihteki mağlup ve kepaze hallere yeniden düşmekten sakınmalı, Türkiye’nin sabrını sınamaktan derhal uzak durmalıdır. Türk milleti kahramandır, egemenlik haklarını, mavi vatanını, tıpkı Anadolu coğrafyası gibi sonuna kadar savunacaktır. 1 Ekim 2020 tarihinde toplanan AB Zirvesi’nin üstü kapalı tehditleri bizi inancımızdan ve irademizden caydıramayacaktır. Preveze Deniz Zaferi’yle Türk gölü olan Akdeniz’den Türkiye’yi dışlayacak, geri adım attıracak, başını eğdirecek herhangi bir ülke henüz yeryüzünde yoktur, bundan sonra da olamayacaktır.