MHP'li Özarslan'dan Türk Birliği'nde MHP Damgası

Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi) Devlet Başkanları 8. Zirvesi'nde, Türk Konseyi'nin Türk Devletleri Teşkilatı'na dönüşmesi konusunda değerlendirmelerde bulunan MHP Genel Sekreter Yardımcısı Bahadır Bumin Özarslan, isim değişikliği kararıyla Türk dili konuşmaktan Türk Devleti olmaya evrilen anlayışla Türk Devleti için Kızılelma hedefinin ufukta görünmeye başladığını belirterek, Türk devlet aklının Ülkücü Hareket’in çizgisine geldiğini ve MHP’nin dış politika yaklaşımının Cumhur İttifakı ile birlikte bir devlet politikası hâline dönüştüğünü söyledi.

 

2009 YILINDA İMZALANAN NAHÇİVAN ANLAŞMASI

 

SSCB'nin dağılması sonrasında, "Türk Devlet Başkanları Zirvesi" toplantılarıyla temelleri atılan Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, 03.10.2009 tarihli Nahçıvan Anlaşması ile kurulmuştur. Bu anlaşma, kısa adı Türk Keneşi olan bu örgütün kurucu antlaşmasıdır. Bir uluslararası hukuk kişisi olan Türk Keneşi, sürekli nitelikte bir uluslararası örgüttür. Yalnızca Türk dili konuşan devletlere açık olan Türk Keneşi, genel kapsamlı bir kuruluştur.

 

NAHÇİVAN ANLAŞMASI'NDAKİ İŞBİRLİĞİ ALANLARI

 

Nahçıvan Anlaşması’nın 2. maddesindeki işbirliği alanlarına bakıldığında, hayatın hemen her alanını kapsayan bir yaklaşım dikkat çekmektedir. Dış politika, güvenlik, ticaret, enerji, gümrük, ulaştırma, turizm, sağlık, spor, çevre, basın ve iletişim, kültür, eğitim ve bilim gibi alanlarda işbirliği, Türk Keneşi’nin temel amaçları arasındadır. Dolayısıyla çok yönlü ve çok katmanlı bir işbirliği hedefi söz konusudur. Öte yandan Türk Keneşi, şemsiye bir örgüttür. TÜRKSOY, TÜRKPA, Türk Akademisi, Türk İş Konseyi, Türk Kültür ve Miras Vakfı gibi ilişkili kuruluşları bulunmaktadır. Bir başka deyişle bu kuruluşlar, 2. maddedeki işbirliği alanlarının somut izdüşümüdür.

 

TÜRK DÜNYASI'NA YÖNELİK KURULMUŞ İLK VE TEK ULUSLARARASI ÖRGÜT

 

Türk Keneşi, yalnızca Türk Dünyası’na yönelik olarak kurulmuş, ilk ve tek uluslararası örgüttür. Ortak kökler üzerinden işbirliğini esas alan, uluslararası hukuka bağlı, barışçıl, bütüncül ve kapsayıcı bir bakış açısına sahiptir. 12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi 8. Zirvesi, Türk Dünyası’ndaki gelişmelere paralel olarak, önemli kararların alındığı bir toplantı olarak tarihe geçmiştir.

 

TÜRK KONSEYİ'NDEN TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI'NA

 

Türk Dünyası bakımından bir dönüm noktası teşkil eden bu toplantıdaki kararlardan biri de örgütün adının “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak değiştirilmesidir. “Türk dili konuşmaktan”, “Türk devleti olmaya” evrilen anlayış, Türk Dünyası için bir zihniyet değişimi demektir. Oldukça umut verici bir gelişme olan isim değişikliğinin yanında, İstanbul’da toplanan 8. Zirve ile Türkmenistan’ın gözlemci olması da önemli bir gelişmedir. Bununla birlikte, resmî açıklamalara yansıyan “Aile fotoğrafımız tamamlandı.” söylemi ise doğru değildir. 

 

KKTC TAM ÜYE OLARAK KATILMADAN AİLE FOTOĞRAFI TAMAMLANMAYACAK

 

Türk Keneşi’nde aile fotoğrafının tamamlanması, KKTC’nin de en azından gözlemci olarak kabul görmesiyle sağlanacaktır. İsim değişikliğinden sonra kaçınılmaz olan bu durum, üye devletlerin diğer uluslararası örgütlerdeki tercihiyle de uyumludur. Zira Türk Keneşi üyelerinin üye olarak yer aldığı İslam İşbirliği Teşkilatı’nda ve Ekonomik İşbirliği Örgütü’nde, KKTC gözlemci olarak yer almaktadır. Dolayısıyla KKTC’nin Türk Keneşi’nde gözlemci olarak yer alması, üye devletler bakımından tutarlılık da sağlayacaktır. Ayrıca ifade edilmelidir ki aile fotoğrafının gerçek anlamda tamamlanması, Türkmenistan ile KKTC’nin tam üye olarak yer almasıyla gerçekleşecektir. Yakın bir gelecekte bu durumun gerçekleşmesi, işbirliğini ve “Türk Dünyası” kavramını daha anlamlı kılacaktır.

 

TÜRK KENEŞİ DAHA EMİN ADIMLARLA YOLUNA DEVAM EDECEK

 

8. Zirve’de alınan “Türk Dünyası 2040 Vizyonu” kararı da çok dikkat çekicidir. Türk Keneşi’nin gelip geçici heveslerin ya da konjonktürün bir sonucu olarak ortaya çıkmadığını, uzun vadeli hedeflere sahip olduğunu göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Kurucu antlaşması olan Nahçıvan Anlaşması’ndaki temel amaçların hayata geçirilmesine yönelik olarak alınan bu karar ile birlikte Türk Keneşi, yoluna daha emin adımlarla devam edecektir.

 

TÜRK DEVLET AKLININ ÜLKÜCÜ HAREKET ÇİZGİSİNE GELMESİ

 

Türk Keneşi’nin geldiği bu noktada, Ülkücü Hareket’in ve onun yegâne siyasî temsilcisi olan MHP’nin öngörü kabiliyetinin önemi bir kere daha anlaşılmaktadır. Türk devletinin Türk Dünyası’na yönelik kurumlaşma çabalarında “Büyük Ülkü Davası”nın etkisi, artık açıktır. 1992 yılında TİKA’nın ve 2010’da YTB’nin kurulması, 2009’da da Türk Keneşi’ne öncülük edilmesi, köklerini kadim Türk kültüründen alan MHP’nin dış politika yaklaşımının haklılığını tescil eden ve Türk devlet aklının Ülkücü Hareket’in çizgisine geldiğini gösteren kararlardır. Temel tezleri bir bir doğrulanan Partimizin, mimarı olduğu Cumhur İttifakı ile birlikte bir devlet politikası hâline dönüşen, “Ankara merkezli ve önemli oranda Türk Dünyası eksenli dış politika yaklaşımı”, somutlaşmakta ve her alanda işbirliğine dönüşmektedir.

 

TÜRK DEVLETİ İÇİN KIZILELMA UFUKTA GÖRÜNMEYE BAŞLADI

 

Türk Devleti için Kızılelma, artık belirginleşmiş ve ufukta görünmeye başlamıştır. Önce resmî söylem hâline gelen, daha sonra da ete-kemiğe bürünen bu hedef, gelecek nesillerin Kızılelması olarak belirlenmeli; okul öncesi eğitimden başlamak üzere, eğitim sistemine girmelidir. Türk’ün bu Kızılelması, yalnızca Türk’e değil aynı zamanda bütün Müslümanlara ve hatta insanlığın tamamına adalet, huzur ve refah temin edecek yegâne hedeftir. Dolayısıyla 8. Zirve’de alınan kararlar, yeni bir dönemin umutlu başlangıcı olarak değerlendirilmelidir. Her zaman dediğimiz gibi: Bugün “İki Devlet-Tek Millet”, Yakında “Üç Devlet-Tek Millet”, Ufukta “Yedi Devlet-Tek Millet”, Bir gün mutlaka Türk Konfederasyonu…