Bahçeli: Pusulası Bozulanlara Türkiye Teslim Edilemez

Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasında barışın canlanabilmesi için olağanüstü bir çaba gösterirken, Türkiye'deki batı yanlısı muhalefetin Rusya'ya yaptırım uygulanmasını istemesine tepki gösteren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, batılı ülkelerin bile Türkiye'yi takdir etmeye başladığı bir ortamda Türkiye'yi karalama kampanyasına devam eden dümeni kırılmış pusulası bozulmuş zillet ittifakına Türkiye'nin teslim dilemeyeceğini söyledi.

 

RUSYA VE UKRAYNA ARASINDAKİ ÇATIŞMALARI PROVOKE ETMENİN KİMSEYE FAYDASI YOKTUR

 

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın 20’inci günündeyiz. İki taraf arasındaki silahlı çatışmalar, şiddet dolu sahneler yaygınlık ve yoğunluk kazanmaktadır. Artan sivil can kayıpları, bombalanan şehirler, yerinden yurdundan kopan insanlar maalesef vicdanımızı sızlatmaktadır. Rusya ile Ukrayna’yı kapsamına alan ateşkes rejiminin acilen tesisi, kalıcı barış ve çözüm ortamının bir an önce inşası amacıyla takibi zaruri genel geçer tek yol diplomasi ve diyalogdur. Barışın dışında ikinci bir seçenek yoktur. Bu nedenle savaşan taraflarla birlikte uluslararası toplum sorumlu ve hassas hareket ekmek mecburiyetindedir. Dünya barışının çatısı örülecekse her devletin, her ülkenin inisiyatif üstlenmesi gerekecektir. İki ülke arasındaki çatışmaları provoke etmenin, uzun bir süreye yaymanın, Karadeniz’in kuzeyinde yeni bir Suriye ortaya çıkarmanın hiç kimseye bir faydası olmayacaktır.

 

TÜRKİYE'Yİ RUSYA'YA KARŞI YAPTIRIMLARA ZORLAYANLAR DÜRÜST DEĞİLDİR

 

Rusya da Ukrayna da siyasi, ticari ve ekonomik ilişki kurduğumuz komşu ülkelerdir. Birisini diğerine tercih etmeye, birisini diğerinden üstün görmeye niyetimiz yoktur. Tutumumuz ilkeseldir, tarafımız barıştır, tavrımız karşılıklı ve yapıcı diyalogların yerleşmesidir. Türkiye’yi Rusya’ya karşı yaptırımlara zorlayan, Batılı ülkelerin tetikçisi olmaya şifreli sözlerle teşvik eden çevreler samimi ve dürüst değildir. Bilindiği üzere, ülkemiz Rusya savaş gemilerine denizden geçişi kapatmış tek ülkedir. Yaptırım şemsiyesi altında toplanan ülkelerin Türkiye’ye eşdeğer bir mükellefiyet altına girmedikleri ayan beyan ortadadır. Bu kapsamda bizden talep edilen ne varsa orantısızdır, Türkiye’nin kendine özgü şartlarını, özel zorluklarını dikkate almayan tek yanlı beklentilerdir.

 

BATININ GİZLİ GÜNDEMİNE KAPILANLAR ORTAYA ÇIKMIŞTIR

 

Bazı siyasi partilerin Rusya’ya ağır yaptırım uygulanmasını istemeleri, sık sık S-400 konusunu gündeme taşımaları başkalarının ajandalarına müzahir hareket ettiklerinin tevsiki ve teyididir. Türkiye’yi çok yönlü etkileyen bir savaş ortamında bile milli ve ahlaki siyasetten mahrum olan siyasetçilerin Batı’nın gizli gündemine nasıl kapılandıkları ne yazık ki tüm berraklığıyla ortaya çıkmıştır. Bu doğru değildir, meşru değildir, adil değildir, milli çıkarlarımızla uyumlu hiç değildir. Taşeron siyasetçilerin Türkiye sevgileri yalnızca laftadır. Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumu temkinli, tedbirli ve çok boyutlu bir dış siyaset takibini gerektirmektedir. Dış politikada duygusallık, hazırlıksızlık, sabit fikirlilik, manevrasızlık, dolduruşa gelmek, iddiaları milli imkânlarla desteklemekten aciz kalmak çok tehlikeli kırılmalara yol açacaktır.

 

DEVLET YÖNETMEK BAŞKADIR, HER RÜZGARA YELKEN AÇMAK BAŞKADIR

 

Devlet yönetmek başkadır, her rüzgâra yelken açmak başkadır. Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna politikası dengelidir, makuldür, milli hedef ve çıkarlarımızla muvafıktır. Hiç kimse ezbere konuşmasın. Hiç kimse gelişmelere yabancı başkentlerin merceğinden bakmaya kalkışmasın. Bu ülke ne çekmişse, Amerikalılardan daha çok Amerikancı olanlardan, NATO’dan daha çok NATO’cu davrananlardan, AB’den daha çok AB’ci geçinenlerden çekmiş, çekmeye de devam etmektedir. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Gelin Türk’ten daha fazla Türkçü olun dediğimizde köksüzlükleri deşifre olanların karşımıza geçip ahkam kesmeye esasen ne hakları ne de haysiyetleri vardır. Türkiye barışın müdafisidir. Haksız bir savaş cinayettir, cehalettir, çıkmaz sokaktır, sonu olmayan, sonucu bulunmayacak dehşet kapanıdır.

 

RUSYA UKRAYNA SAVAŞI ULUSLARARASI DÜZENİN DEFOLARINI ORTAYA ÇIKARDI

 

Rusya-Ukrayna savaşı uluslararası düzenin bizce malum olan defolarını iyice gözler önüne sermiştir. Uluslararası kuruluşlar havlu atmış, inandırıcılıklarını kaybetmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan müesses nizam her yerinden yara almıştır. 193 ülkenin katılımıyla oluşan Birleşmiş Milletler Teşkilatı kanın durması, silahların susması, barışın sağlanması hususunda hiçbir şey yapamamıştır. Beş devletten müteşekkil Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dünyayı tıkamış, insanlığın önüne takoz koymuştur. Artık yeni bir reforma kaçınılmaz bir ihtiyaç vardır ve bu acildir. Ayrıca uluslararası toplumun ikiyüzlülüğü Ukrayna işgali sırasında iyice açığa çıkmıştır. Ukrayna’da feryat eden masumlar ne kadar haklıysa, Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de, Filistin’de, Yemen’de, Doğu Türkistan’da, Bosna’da, Libya’da, Myanmar’da gözyaşları çığlıklarına karışan mazlumlar aynı derecede haklıdır.

 

IRAK'TA BİR MİLYON MÜSLÜMAN ÖLDÜRÜLÜRKEN NEREDEYDİNİZ?

 

Dünyanın her yerinde savaşa karşı gösteriler düzenlenmiş, protestolar yapılmış, yaptırım kararları birbirini kovalamış, devletler veya küresel kuruluşlar tarafından kınama mesajları yayımlanmıştır. İyi güzel de, Irak’ta bir milyon Müslüman öldürülürken bunlar neredeydi? Ne yapıyorlardı? NATO Genel Sekreteri nerelerde geziyordu? 2022 yılında, “Ölmek istemiyorum” diyen Ukrayna’lı kız çocuğunu herkes duydu da, 2014 yılında ağır bombardımanda yaralanan 3 yaşındaki Suriyeli yavrunun, “sizi Allah’a şikayet edeceğim” yakarışını hiç kimse duymadı, duyamadı, duymak bile istemedi. Polonya ve Romanya sınırına yığılan suçsuz günahsız Ukraynalılar için küresel vicdan titrerken, milyonlarca gariban Suriye’den, Irak’tan, Afganistan’dan kaçıp sığınacak müşfik bir kucak, başlarını sokacak güvenli bir liman aralamalarına Türkiye dışında hiç kimse ilgi göstermedi.

 

BİZ SUSMAYIP ZALİME ZALİM DEMEYİ KARARLILIKLA SÜRDÜRECEĞİZ

 

Bunlar oluyorken insanlık vicdanı neyle meşguldü? Dahası bu insafsız, bu merhametsiz, bu adaletsiz çelişkinin izahını bize kim yapabilecektir? Cansız bedeni sahile vuran Aylan bebekten tutun da, henüz üç yaşında koltuk değneğiyle yaşamaya zorlanan, peşlerinde akbabaların dolaştığı, açlıktan kaburgaları çıkan, bakışları solgun, küçücük elleri donmuş, tencerede pişen aşı kapağında yiyen, günlerini yarı aç yarı tok geçiren çocuklara varıncaya kadar, bu dramı görmeyen gözler, hissetmeyen yürekler bize ne anlatacak? Kime ne söyleyecek? Söyleseler bile bunlara kim inanacak? Mevcut küresel düzenle ahlaki hesaplaşma yapılmadan, eşitlik temeline dayanan, insanca ve adaletle ihata edilmiş huzurlu ve güvenli bir dünyanın ihyası sadece ham hayaldir. Bu düşüncelerim hazin bir tespit olsa da, bir gerçeğin terennümüdür. Uyuklayan bir bakışla, sanal korkular üreterek, devamlı öteki yaratarak, mazlumların tertemiz hayatları üzerinden küresel hakimiyet ve nüfuz mücadeleleri yürütmek haksızlıktır, caniliktir, zulümdür. Zulme sessiz kalmak da zulümdür, üstelik zalimlere payandalıktır. Biz susmayacağız, zalime zalim demeyi kararlılıkla, kahramanca sürdüreceğiz.

 

BARIŞIN OLMASI İÇİN TÜRKİYE OLAĞANÜSTÜ ÇABA GÖSTERMEKTEDİR

 

Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasında barışın canlanabilmesi için olağanüstü bir çaba göstermektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın telefon diplomasisi, liderlerle temas trafiği, Dışişleri Bakanımızın sağduyulu ve soğukkanlı faaliyetleri takdir ve tebrike ziyadesiyle layıktır. Türkiye bölgede ve küresel platformda öne çıkmaktadır. Aynı anda hem Rusya ile hem de Ukrayna’yla doğrudan konuşabilen bir Türkiye taraflı tarafsız herkesin dikkat ve ilgisini çekmektedir. Son bir hafta içinde Türkiye’yi ziyaret eden NATO Genel Sekreteri’nin yanı sıra, devlet veya hükümet başkanlarının, telefon görüşmesi yapılan kişilerin hüviyetine bakıldığında bu gelişmelerin tesadüfi olmadığı görülecektir. Türkiye aktif diplomasiyle dünya gündemindedir. Hatta kutup yıldızı gibi parlamaktadır. Barışın kurumsallaşması için ülkemizin halisane gayreti dillerdedir.

 

BİR KEZ OLSUN ÜLKENİZLE GURUR DUYUN

 

10 Mart 2022 tarihinde üçlü format halinde Antalya’da yapılan tarihi buluşma, ilk kez Rusya ile Ukrayna Dışişleri Bakanları’nın bir araya gelmesine zemin teşkil etmiştir. Türkiye’nin hakemliği barış adımlarını güçlendirmiştir. Antalya’da kurulan masa umudun masasıdır. Sözüne güven duyulan ülke olmanın mükâfat masasıdır. Barış, huzur ve istikrar özlemlerinin sivrilen masasıdır. Bu masa yuvarlak falan değildir, bu masada zillet değil, iki ülkenin barışı ele alınmıştır. İnanıyorum ki, Antalya zirvesi beklediğimiz barış sürecinin ilk basamağı olacaktır. Bazı köşe yazarlarının, üç beş kiralık kalem sahibiyle sözde uzman ve yorumcuların, “Antalya’dan bir şey çıkmadı, barış olmadı, sonuç alınmadı” değerlendirmeleri ağrıyan karınlarının hazım sorunu yaşadığını tekraren göstermiştir. Bunlara sesleniyorum, bir kez olsun ülkenizle gurur duyun. Bir kez olsun yapılanlarla övünmeyi deneyin. Korkmayın, ne Ak Partili olursunuz, ne de MHP’li olabilirsiniz. Yalnızca insan olursunuz, yalnızca ahlak sahibi olursunuz, yalnızca Türk milletinin bir ferdi olduğunuzu ispat edersiniz.

 

O LİDER EMOJİYİ BIRAKMALI ERGENLER GİBİ DAVRANMAMALI

 

Rusya- Ukrayna savaşını Türkiye’nin İHA satmak için çıkardığını iddia eden sözde bir gazetecinin de bu kiniyle, bu husumetiyle, bu nefretiyle Türk vatandaşlığını bile hak etmediğini açık açık ifade etmek mecburiyetindeyim. Bu tipler ya hastadır, dolayısıyla tedavi altına alınmalıdır; ya da vatan hainidir, gereği derhal yapılmalıdır. Türkiye barışın masasını kurmuşken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun 9 Martçıların izinden yürüyerek, yine bir 9 Mart günü Diyarbakır’a gitmesi, dünya Antalya’yı konuşuyorken 10 Mart’tan itibaren duyanları infiale sürükleyecek açıklamalarda bulunması es geçilecek, görmezden gelinecek bir alçalma hali değildir. Kılıçdaroğlu’na geçtiğimiz hafta üç soru sordum. Dedim ki, dört parçalı Kürdistan’dan yana mısın, değil misin? Terörist Demirtaş’ın ailesiyle görüştükten sonra, İmralı canisinin ailesiyle de buluşacak mısın? Zillet ortaklarına, büyük Kürdistan’a taraftar olup olmadıklarını sormayı aklından geçiriyor musun? Bizim bir twitter mesajımızı alıntılayarak emojiyle cevap vermiş. Sayın Kılıçdaroğlu, emojiyi bırak, ergenler gibi davranmaktan vazgeç, emelin nedir, hedefin nedir, kafanın içindeki asıl gündem nedir onu söyle, ondan bahset. Yanına alıp konuşturduğun bölücüler devlete ve millete meydan okurken çıtını çıkarmadın, sessizliğe çakıldın, zımnen de onayladın. Sözde Kürt sorununu tanıdığını, zilletin diğer partilerinin de aynı görüşte olduğunu açıkladın.

 

TERÖRİSTLERLE GÖRÜŞÜP ÜMİT VERDİN Mİ?

 

Bir soru daha soruyorum, Diyarbakır’da PKK’lı teröristlerle görüştün mü? Eğer bu görüşme olduysa, teröristlere ümit verdin mi? Diyarbakır cezaevinde sözde işkence görenleri hatırladın da şehitlerimize bir Fatiha okumayı hiç düşündün mü? Sayın Kılıçdaroğlu, sorularım açıktır. Anlamadığın bir yer varsa elbette sorabilir, detaylı bilgi isteyebilirsin. Süren kısıtlıdır, ek süre talebin olursa bunu da değerlendirmeye hazır olduğumu, cevap vermeme hakkının saklı bulunduğunu özellikle bilmende yarar vardır. Fakat şunu da bil ki, sükût ikrardan gelir, sorularıma cevap vermediğin zaman hepsine evet dediğin kabul edilecektir. Emoji de seni kurtaramaz, kimlerin empozesi, kimlerin tekeli altında olduğunu artık gizleme şansın kalmamıştır.

 

HERKES TÜRKİYE'Yİ ÖVERKEN SİZ NE YAPTINIZ?

 

Kılıçdaroğlu Diyarbakır annelerinin yanına gitmeye cesaret edemedi. Çünkü Diyarbakır anneleri Kılıçdaroğlu’nun ortağı HDP’nin il binası önündeydi. Korku dağları sarmış, Kılıçdaroğlu analardan kaçmıştır. Utan utan, bu anaların yavrularını HDP kaçırdı, PKK’ya taşıdı. Tek kelime edebildin mi? En küçük tepki gösterebildin mi? Yapamazsın, çünkü bugünkü CHP, HDP’nin kostüm giymiş halidir. Bugünkü CHP, PKK’nın yedek kulübesidir. Ve bugünkü CHP, Aziz Atatürk’e ihanet etmiş, geçmişine sünger çekmiştir. Kılıçdaroğlu, “bu ülkeyi barıştıracağız, huzuru ve kardeşliği getireceğiz” demiş. Nerede söylemiş? Diyarbakır’da. Ne zaman söylemiş? Antalya Diplomasi Forumu’nun toplandığı, Rusya ile Ukrayna Dışişleri Bakanları’nın bir araya geldiği günde. Sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye barış yanlısı bir ülke olarak dünyada parmakla gösterilirken, senin Diyarbakır’daki sözlerine ne diyelim?

 

DOSTLARIN TÜRKİYE'NİN ÖNÜNÜ KESEMEYECEK

 

Antalya’da kurulan barış masasını kundaklama, kurcalama, kuyusunu kazma görevini aldığın Türkiye düşmanı dostlarına söyle, başaramayacaklar, önümüzü kesemeyecekler, yalanlarınıza aldanacak hiç kimse de bulunamayacaktır. Ülkemizde zaten barış vardır. Bunu herkes görürken, sadece Türkiye muhalifleri görmekten uzaktır. Barıştıracağım demek, Türkiye’de savaş olduğunun itirafıdır. Bu kem bir sözdür, hayasız bir uydurmadır. Sayın Kılıçdaroğlu, yine çaktın, yine yan yattın, yine ters köşedesin. Kürt sorununu çözecekmiş, şu işe bakar mısınız? Türkiye’de var olan terör sorunudur, Allah’ın izniyle bu sorunun da kökü kazınacaktır.

 

ÖCALANI DA SERBEST BIRAKACAK MISIN? FETÖ'CÜLERİ SALACAK MISIN?

 

Kılıçdaroğlu, iktidar olduklarında, terörist Demirtaş’ı, Soroscu Osman Kavala’yı serbest bırakacaklarını ifade etmiş. Sorarım sana, Öcalan canisini de serbest bırakacak mısın? FETÖ’cüleri de salacak mısın? Teröristleri topluca cezaevinden çıkaracak mısın? Peki bunları nasıl yapacaksın? Hakim değilsin, savcı değilsin, mahkeme değilsin. Bağımsız ve tarafsız Türk yargısının yerine geçip nasıl hüküm vermeyi planlıyorsun? Senin hukuk anlayışın bu mudur? Senin adalete bakışın böyle midir? Gerçi iktidara gelmeniz masal konusudur, ancak teröristleri serbest bırakma vaadi anayasa suçudur, hukuk tanımazlığın itirafnamesidir. Kılıçdaroğlu dengeyi kaybetmiş, kayışı koparmış, tanınmaz hale gelmiştir. HDP, CHP’ye kolon atmış, enjekte ettiği bölücülük narkozu etkisini çok ciddi şekilde göstermeye başlamıştır.

 

BU ZİLLET İTTİFAKININ DÜMENİ KIRIKTIR

 

Bu zillet ittifakının dümeni kırıktır, pusulası bozuktur, gemisi deliktir, seyir defteri yırtıktır, rotası karanlıktır. Türkiye zillete teslim edilemez. Türk milleti bu zillete reva görülemez. Allah muhafaza, Kılıçdaroğlu ve diğer zillet partilerinin eline fırsat geçerse devletimiz, milletimiz, istiklalimiz, milli birlik ve dirliğimiz heba olup gidecektir. Diyorum ki, güçlü devlet, büyük millet, güvenli gelecek, çare tektir. O çarenin adı da Cumhur İttifakı’dır. Yeni sistem, güçlü siyaset, milli destek, kutlu emanet, Türkiye’nin istiklali hamd olsun pektir. Devlet ehil ellerdedir, millet emin yüreklerle istikbalini perçinleyecek ve güvenceye kavuşturacaktır.

 

AK PARTİ VE MHP TARAFINDAN HAZIRLANAN KANUN TEKLİFİ TBMM'YE SUNULDU

 

Ak Parti ve MHP'nin değerli temsilcileri tarafından hazırlanan ve uzun bir çalışmanın mahsulü olan; Milletvekili Seçimi Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifimiz dün TBMM’ne sunulmuştur. Bu kanun teklifimizin kısa süre içinde görüşülerek kabul edileceğine inanıyor, sizlerden Genel Kurul çalışmalarına aktif olarak katılmanızı rica ediyorum. Bu düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyor, başarılı bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun.