Bahçeli'den Muhalefet Partilerine Dost Tavsiyesi

TBMM Grup toplantısı'nda, iktidar- muhalefet ilişkileri, demokrasi, vatandaşlara yapılan yardımlar ve muhalefetin dost muhabbeti konularında değerlendirmelerde bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 75 yıllık demokrasi tarihi olan Türkiye'nin kalpleri mühürlü olanlar görmese de önemli mesafeler katettiğini belirterek, dostlarıyla birlikte iktidar olacaklarını açıklayan muhalefetin dostlarının kimler olduğu konusunda eleştirilerde bulunup, dost edebiyatının iyice suyunun çıktığını söyledi.

 

MUHKEM BİR DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ BU YOLLA VASAT BULACAKTIR

 

İçinde yaşadığımız toplumda farklı çıkarları, farklı şartları paylaşmaktan, bunlardan kaynaklanan sorunlara maruz kalmaktan doğan görüşler, düşünceler ve çözüm önerileri vardır, olması da son derece tabii ve gereklidir. Takdir edeceğiniz üzere muhkem bir demokrasi kültürü bu yolla vasat bulacaktır. Demokrasinin var olabilmesi, işlevsellik kazanabilmesi, hak ettiği itibara kavuşabilmesi, sözle değil, öz ve içerik açısından benimsenmesiyle mümkündür. Bunun vasıtası da, sosyal ve siyasal yapıda düşünce açısından doğal görülen farklılıklara saygı duyularak meşruiyet ve hukuk alanı içinde kalmak kaydıyla serbestçe ifade edilmesidir.

 

BUNALIMLARIN KÖKENİNDE İKTİDAR VE MUHALEFET İLİŞKİLERİNİN KURUMSALLAŞMAMASI YATAR

 

Türk demokrasi tarihine bu zaviyeden baktığımızda, nükseden bunalımların kökeninde, sağlıklı ve dengeli bir iktidar-muhalefet ilişkilerinin kurumsallaşmaması yatmaktadır. Böylesi bir ortamın yokluğu, bir yandan siyasî sistemin çözüm ve değer üretme kabiliyetini ortadan kaldırırken öte yandan meşruluk ve çoğulculuk tartışmalarını da ister istemez beraberinde getirmektedir. Ülkemizde demokrasinin temel zafiyetlerinden birisini teşkil eden demokratik uzlaşma kültüründen mahrumiyet, hedeflenen siyasî istikrarın tesisi yönünde ciddî bir engel olarak varolagelmiştir. Partimiz yıllardan beri, uzlaşma kültürünün eksikliğine vurgu yapmış, işbirliği, yapıcı muhalefet ve yol gösteren eleştiriler ile yeni bir siyaset anlayışının yerleşmesine önayak olmuştur.

 

CUMHUR İTTİFAKI'NIN YENİ SİSTEMLE GAYESİ

 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle artık yüksek hedefleri ihtiva eden yeni bir sayfa açılmış, böylelikle siyasi ve ahlaki uzlaşmanın güzelliklerle dolu mecrasına geçilmiştir. Cumhur İttifakı’nın gayesi yeni sistemin ilke ve kurumlarıyla olgunlaşıp kökleşmesini temin etmek, bunun yanında siyasetteki katılıkları yumuşatarak kutuplaşmaları törpülemektir. MHP, özellikle uzlaşma kültürüne sahip olmayan ve kendinde güç vehmetmeye başlayan siyasi partilerin toplumsal huzursuzluğu derinleştirdiğine inanmaktadır. Türk siyasetinin aştığı zorlu merhaleler dikkate alındığında, bu eğilim siyasal anlamda bir geriye kıvrılıştan başka bir anlam taşımayacaktır. Türkiye'nin çok partili demokrasi tecrübesinde yetmiş beş yılı geride kalmıştır. 1946'dan 2021 yılına uzanan bu zor ve sancılı süreçte, demokrasi ve siyasi etik tartışmaları da sürekli gündemdeki sıcaklığını korumuştur.

 

MÜHÜRLÜ KALPLER GÖRMESE DE TÜRKİYE'NİN BAHTI AÇIKTIR

 

Bir ahlak ve fazilet rejimi olan demokrasinin yaşayıp gelişebileceği manevi iklimin vazgeçilmez ihtiyaçları, temiz ve namuslu siyasetin ahlaki temelleri ile demokratik meşruiyetin icapları gibi ana sorunlar, bu tartışmaların merkezinde yer almıştır. İtiraf ve ifade edelim ki, geldiğimiz bu aşamada, Türk demokrasisinin yetmiş beş yıllık yolculuğunda, güçlü temellere kavuşmasında önemli mesafeler kat edilmiştir. Mühürlü kalpler görmese de Türkiye’nin bahtı açık, milli birlik ve dayanışma ruhu düne nazaran daha da sağlamdır. Amacı, ülkeye ve millete hizmet olan siyasetin ahlaki değerlerle bezenmesi bize göre bir mecburiyettir. Siyasetin ikbal aracı olarak görülmesi ve demokratik rekabete dayalı hizmet yarışı olan seçimlerin menfaat ve ihtiras yarışına dönüştürülmesi namuslu siyaset anlayışıyla örtüşmeyecektir. Bu tehlikeyi herkesin idrak etmesi ve ahlaki sınırlarda kalması zaruridir.

 

MİLLET İRADESİNE FESAT KARIŞTIRICI FAALİYETLER

 

Vatandaşlarımızın aldatılması, umut tacirliğinin kamçılanması, yalanın egemenlik kurması, halk dalkavukluğunun öne çıkması ve demagojinin geçer akçe görülmesi açıkça millet iradesine fesat karıştırmaktır. Bunun adı da işin özünde "milli irade gasbı"dır. Nihayetinde milli iradeyi gasp etmek için hezeyandan hezeyana koşan palavracı siyaset meddahlarının hala varlığı, ahlaki temele yaslanan dürüst ve namuslu siyaset anlayışının yeterince kök salamadığına işarettir. Gerçekte dürüstlük pahalı bir mülktür, zillete düşmüş ucuz insanlarda asla durmayacak, asla bulunmayacaktır. Bu hatırlatılmaları yaparken kastım şudur: Cumhuriyet Halk Partisi’nin 18-20 Haziran 2021 tarihinde Gaziantep’te düzenlenen “Belediye Başkanları Çalıştayı”nın açılışında konuşan Kılıçdaroğlu geçmiş beyanlarıyla ters düşmüş, yine baltayı taşa vurmuştur. İbn-i Haldun’un, “insan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni bir şeyler atmazsanız kendi kendini öğütür” sözü adeta Kılıçdaroğlu için özel söylenmiş gibidir.

 

DEVLET İÇİNDE DEVLET VARMIŞ GİBİ DEĞERLENDİRME YAPANLAR

 

Siyasi hıncına yenilen, menfaat hırsına boyun eğen, akli ve zihni melekeleri meflûç hale gelen bu zatın ne sözü sözdür, ne de siyaset anlayışı millet ve ülke yararınadır. Kılıçdaroğlu ülke nüfusunun yüzde 54’ünün CHP’li belediyeler tarafından yönetildiğini dillendirmiştir. Milli ve üniter bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti, egemenlik yetkilerini ülkenin her noktasında aracısız, fasılasız ve doğrudan kullanmaktadır. Kaldı ki CHP’li belediyeler devletin hükmü şahsiyetinden bağımsız ya da özerk bir yönetim değildir. Bu belediyeler gökten zembille inmemiş veya Kılıçdaroğlu’nun terekesinden çıkmamıştır. Nüfusun yüzde 54’nün CHP’li belediyeler tarafından yönetildiğini muhataralı bir dille vurgulamak bize göre potansiyel bir ayrımcılığın, hatta devlet içinde başka bir devlet varmış gibi değerlendirme yapmanın diğer bir şeklidir. Kılıçdaroğlu’nun ağzındaki bakla zehirlidir.

 

BELEDİYELERİN VATANDAŞLARA YARDIMI

 

Belediye yönetimleri millete hizmetin ilk halkasıdır. Belediye başkanları da seçildikleri andan itibaren siyasi düşüncesi ve parti aidiyeti ne olursa olsun yörelerindeki herkesi kucaklamakla mükelleftir. Şehrinin emini ve emanetçisi olan belediye başkanlarının başka türlü davranması ahlaki ve hukuki keşmekeşliklere kapı aralayacak, ortam açacaktır. Kılıçdaroğlu, 11 Mart 2020’den 14 Haziran 2021’e kadar 4 milyon 550 bin haneye ayni yardım, 1 milyon 465 bin haneye nakdi yardım yaptıklarını, 1 milyon 200 bin hanenin borcu olmasına rağmen suyunu kesmediklerini, 150 milyondan fazla da maske ve dezenfektan dağıttıklarını duyurmuştur. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin. Dilerim ki, azımız çok, eksiğimiz yok olsun.

 

ORTADA ÖVÜNECEK VEYA ÖVÜLECEK BİR ŞEY YOKTUR

 

Kılıçdaroğlu bildiğimiz kadarıyla hazine bulmadı, mirasa konmadı, kendi adına darphane kurmadı, ortaya çıkan faturayı da cebinden ödemedi. İhtiyaç sahibi vatandaşlarımıza ne yapıldıysa, ne verildiyse, helali hoş olsun, devletimizin bütçe imkânlarıyla, milletimizden toplanan vergilerle muhtaçlara ulaşıldı, yardım bekleyenlerin elinden tutuldu. Kaşgarlı Mahmud,  Divan’ın Türk maddesinde der ki; “Türkçe böbürlenme ve övünme yoktur. Türk, büyük kahramanlıklar ve fedakarlıklar yaptığı zaman bile fevkaladelik yaptığından habersiz görülür.” Gerçekten de ortada övünecek veya övülecek bir şey yoktur, aksine her belediye başkanı görevinin gereğini yapmış, Kılıçdaroğlu’da böbürlene böbürlene istismara yakayı kaptırmıştır. İşte bu ayıplı bir siyasettir.

 

EKONOMİK ZORLUKLAR BÜTÇE İMKANLARI NİSPETİNDE GÖĞÜSLENDİ

 

Biz hangi Kılıçdaroğlu’nun sözüne itibar edelim? Hangi Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına inanalım? KOVİD-19 salgını boyunca, bir yanda gece yatağa aç girenlerden şikâyet eden, yardımların yapılmadığından dertlenen, yoksulluğun ve işsizliğin artışından bahseden Kılıçdaroğlu’na mı kulak verelim; yoksa sayıları beş milyona yakın haneye ayni ve nakdi yardım yaptıklarını kasıla kasıla anlatan Kılıçdaroğlu’nu mu ciddiye alalım? Hangi Kılıçdaroğlu doğruyu söylüyor? Dahası bu Kılıçdaroğlu’nun kaç yüzü vardır? Türkiye’de 26 milyon 600 bin civarında hanenin olduğu TÜİK’in araştırmalarıyla belirlenmiştir. Demek ki, bu hanelerin beşte birine CHP’li belediyeler yardım etmiştir. Merkezi hükümetin ve diğer belediye yönetimlerinin muazzam desteklerini hesaba kattığımızda esasen ekonomik zorlukların bütçe imkanları nispetinde göğüslendiği anlaşılacaktır. O zaman CHP yönetiminin sosyal ve ekonomik eleştirileriyle ilgili tüm iddiaları çürümüş olacaktır. 

 

DEVLETİN KASASI ÜZERİNDEN İSTİSMAR DÜZENEĞİ KURULMASINA GÖZ YUMMAYIZ

 

Biz demiyoruz ki, hiç sorun yoktur. Biz demiyoruz ki, her şey güllük gülistanlıktır. Biz demiyoruz ki, bir elimiz yağda diğeri baldadır. Fakat CHP yönetiminin anlattığı gibi kötümser bir Türkiye tablosu kesinlikle söz konusu değildir. Meseleleri kavrayan, insanımızın yanında duran, nimette de külfette de vatandaşlarımızla bir arada bulunan bir devlet yönetimi, bir Türkiye gerçeği vardır, kıskananların çatlaması da doğal olarak beklenmelidir. Bizim askıda ekmek kampanyamızı tenkit edenler, askıda fatura uygulamasına geçtiler. Olsun, yapanı alkışlarız, bir mağduriyetin dahi giderilmesinden memnuniyet duyarız. Millet için varız, millete hizmet aşkıyla doluyuz. Biz ki, Fırat’ın kıyısında kaybolmuş bir kuzunun dahi hesabını soran, soracak olan, sorulmasını manevi vecibe kabul eden inanmış ve ilkeli bir siyasi hareketiz. Ancak devletin kasası, milletin kesesi üzerinde de hiç kimsenin istismar düzeneği kurmasına göz yummayız.

 

BU DOST EDEBİYATININ İYİCE SUYU ÇIKTI

 

Kılıçdaroğlu, beş CHP’li belediyenin 13 bin 338 sanatçıya yardım yaptıklarını da söylemiş. Peki bu sanatçılar kimlerdir? Sanatçı kisvesine bürünmüş bölücülere, Türkiye muhaliflerine belediye imkânları peşkeş çekilmiş midir? Kılıçdaroğlu’nun dost kataloğunda isimleri yazılı mıdır? Bu dost edebiyatının da iyice suyu çıkmıştır. Kılıçdaroğlu’nun birlikte iktidar olmayı hedeflediği dostları arasında PKK’nın, FETÖ’nün, DHKP-C’nin, dış güçlerin, Türk düşmanlarının sıralamadaki yeri neresidir? Demokrasilerde iktidara dostlarla değil milletle ulaşılır. Bugün dost olanın yarın düşman olmayacağı garanti değildir. Dostuna güvenen şartlar değiştiğinde postuna dolacak samanı da öngörmelidir. Acaba terörist Demirtaş Kılıçdaroğlu’nun dostu mudur? Terörist Karayılan Kılıçdaroğlu’nun dost kategorisinde midir? Mesela Muharrem İnce de hala dost mu görülmektedir? Eski çamlardan bardak olmayacağına göre, Kılıçdaroğlu’na tavsiyem akşamları video çekip paylaşmak yerine merhum Zeki Müren’in eski dostlar isimli şarkısını dinleyerek kendisini avutmasıdır.

 

VARSIN ONLAR NE İDÜĞÜ BELİRSİZ DOSTLARIYLA KUCAKLAŞSIN DURSUN

 

Dedem Korkut soy soylamış, boy boylamış ve asırlar önce şöyle seslenmişti: Eski pamuk bez olmaz, eski düşman dost olmaz. Kız anadan görmeyince öğüt almaz. Oğul babadan görmeyince sofra kurmaz. Yine demişti ki: Yamaçların otlaklarını geyik bilir. Kıraç yerlerin çimenlerini yaban atı bilir. Ayrı ayrı yolların izini deve bilir. Yedi derenin kokularını tilki bilir. Geceleri kervan göçtüğünü çayır kuşu bilir. Kişinin ağırını hafifini at bilir. Ağır yüklerin açtığı yaraları katır bilir. Sızıların nerede olduğunu çeken bilir. Gafil başın ağrısını beyni bilir. Biz de zillete düşenleri, Kılıçdaroğlu’nu ve sabıkalı dostlarını çok iyi biliriz. Varsın onlar ne idüğü belirsiz dostlarıyla kucaklaşsın dursun, biz milletle kucaklaşacağız.

 

KÖPRÜYÜ GEÇERKEN DOST TUTANLARA İTİBARIMIZ YOKTUR

 

Haini dost görenlere, teröriste dost muamelesi yapanlara, millete değil lekeli dostlarına güvenenlere, çıkar ortaklığına dostluk diyenlere, zalimleri dost kabul edenlere, bıyık altından gülüp dostlarıyla film çevirenlere, köprüyü geçerken dost tutanlara itibarımız yoktur, inancımız yoktur, ihtiramımız yoktur, eyvallahımız hiç yoktur. Bizim doymaz kursaklı dostlarımız değil, mensubiyetiyle iftihar ettiğimiz büyük bir milletimiz vardır. Ne yapacaksak milletimizle birlikte yapacağız, nereye ulaşacaksak milletimizle gönül gönüle ulaşacağız. Kılıçdaroğlu dost desin kıvransın, biz millet diyeceğiz, Türkiye diyeceğiz, Türklüğün onurunu yaşatacağız. Onlar dostlarıyla iktidar olacağız ezberine takılsalar ne yazar, biz cumhurun muhteşem iradesiyle Türkiye’yi geleceğin süper gücü yapacağız. “Erken seçimi daha çok biz iktidara gelmek için değil bu millet, beladan kurtulsun diye istiyoruz.” diyen Kılıçdaroğlu, belanın iptiladan, iptilanın da müpteladan geldiğini unutmasın, Türk milletinin rotasından şaşmayacağını, yanlışa düşmeyeceğini, dost diye düşmana ganimet olmayacağını zilletle pekişmiş kafasına iyice soksun.